İSLAMDA EVLİLİK YAŞI

 بسم الله الرحمن الرحيم

İSLAMDA EVLİLİK YAŞI

Öncelikle belirtmek gerekirse İslam’da evlilik yaşı net çizgilerle tayin edilmemiştir. Çünkü Kur’an, nazil olduğu dönemden kıyamete kadar bütün zamanların ve tebliğ olunduğu bütün coğrafyaların kendisinden beslendiği bir evrenselliğe sahip olduğu için belli bir dönemin veya zamanın kültür ve ahlak anlayışıyla sınırlandırılmış hükümler içermez. Bunun sonucu olarak esneklik tanınan bu gibi hususlar hiçbir eleştiriye mahal bırakmaz.


Şimdi bu hususta en çok öne çıkan ayetlerden biri olan Nisa Suresinin 6. Ayetine bakalım. Bu Ayet-i Kerime’nin tefsirinde Fahruddin Er-Râzi şöyle diyor:

"Nikah çağına ermek"ten maksad, "Sizden olan çocuklar bulûğ çağına ulaştığı zaman..." (Nûr, 59) âyetinde zikredilen ihtilâm çağıdır ki, bu bütün fakîhlere göre, mevcut olduğunda sahibine sorumluluk terettüb eden, hadlerin (cezaların) ve hükümlerin gerekli olduğu ergenlik çağına ulaşmaktan ibarettir. Âyette "ihtilâm", "nikah çağına ermek" diye ifâde edilmiştir.

Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 7/353

Yine aynı Ayet-i Kerime’nin tefsirinde İmam en-Nesefi şöyle diyor:

"Evlenme çağına gelinceye kadar..." Burada geçen, "nikah-evlenme" ifadesi, ergenlik çağına ermek manasınadır. Çün­kü; ancak bu yaşa gelindiği vakit evlenmeye elverişli bir yaşa gelmiş olunmaktadır. Çünkü; ancak bu yaşta, evlilikten beklenen çocuk sahibi olma imkânı sağlanabilir. Bundan önceki çok küçük yaşta böyle bir şey söz konusu olamaz.

en-Nesefî, Medariku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, I, 331,ََBeyrût, 1998.

İmam Kurtubi ise şöyle demiştir: Yüce Allah'ın: "Evlilik çağına erdikleri zamana kadar..." buyruğundan kasıt, ergenlik çağına ulaşmaktır. Çünkü yüce Allah bir başka yerde: "Sizden çocuklar baliğ oldukları takdirde..." (en-Nûr, 24/59) diye buyurmakladır. Bu­rada da baliğ olmaktan kasıt, bulûğ ve nikâhlanabilme halidir….

İmam Malik, Ebu Hanife ve başkaları der ki: İhtilam olmayan bir kimse hak­kında artık o yaşa erişen herkesin mutlaka ihtilâm olduğu yaşa ulaşmadık­ça baliğ olduğuna hüküm verilmez. Bu yaş ise onyedi yaştır…

Ebû Hanife’den bir diğer rivayet daha gelmiştir ki; bu da ondokuz yaşı ile bulûğa hükmedileceği şeklindedir. Daha meşhur olan da budur. Kız çocuğu hakkında ise şöyle demektedir: Kız çocuğunun bulûğu onyedi yaşına ulaş­makla tahakkuk eder.

İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 4/595-597.

Ayrıca İbn Şübrüme (v. 144/760) ve Ebû Bekir el-Es'amm'ın (v. 200/816) dile getirdikleri gibi Nisâ sûresinin 6. âyeti küçüklerin evlendirilmelerinin mümkün olamayacağına delil olabilir. Zira âyette bir nikah çağından söz edilmektedir.

İbn Şübrüme, büluğa erinceye kadar babanın küçük kızını evlendiremeyeceğini söylediğide rivâyet edilmektedir.

İbn Hazm, el-Muhallâ, IX, 459. Şevkânî, Neylü'l-evtâr, VI, 252.

Bu görüşe sahip olanlar arasında Osman el-Bettî (v. 760)'nin de adı geçmektedir.

Kâsânî, Bedâi'u's-sanâi', II, 240.

Vehbe Zuhayli ise tefsirinde şöyle diyor:

"Yetimleri evlenme çağına geldikleri zamana kadar..." Ergenlik yaşına gel­mekle yahut İmam Şafiî ve İmam Ahmed'e göre on beş yaşını tamamlamak suretiyle evlilik ehliyetine sahip olacakları zamana kadar" deneyin."

Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, Risale Yayınları: 2/492.

Yeri gelmişken gayri müslimlerin ve dinimizi doğru bilmeyenlerin yanlış bildiği bir husus  da ‘’İslam’da gençler evleneceği kişiyi kendisi seçemez, evlenecek bireylerin düşüncesi alınmasa da olabilir.’’, demeleridir. Ancak şeriatta böyle bir kural yoktur; aksine bu konuda Resulullah’dan birçok hadis rivayet edilmiştir: “Açıkça izin alınmadan dul kadın ve rızası anlaşılmadan bekâr kız evlendirilemez.” “Ey Allah’ın  elçisi onun izni nasıl olur” diye sordular? “Susması” diye cevap verdiler.”

Buhârî, Nikâh, 42.

Bu hadisin de ifade ettiği gibi nikâh konusunda kızların da rızası şarttır. Babalar ve Dedeler kendi aralarında istişare ettiği gibi kızlarıyla da istişare etmeleri ve rızası olursa evlendirmeleri gereklidir.



Konuyla ilgili diğer Ayet-i Kerime Talak Suresinin 4. Ayetidir. Bu Ayet-i Kerime’nin tefsiri hakkında Merhum Allame Elmalılı Hamdi Yazır şöyle diyor:


وَاللاّۤئ۪ى لَمْ يَح۪ضْنَ كَذٰلِكَ عِدَّتُهُنَّ ثَلٰثَةُ اَشْهُرٍ

“Adet görmeyenlerin iddeti de aynı şekilde üç aydır.” şeklinde cümleyi cümleye bağlamak da caizdir. Miktarda iştirak itibariyle önceki, hükümde müstakil olma itibariyle de ikincisi daha uygundur. Bunlar gerek on yedi yaşından küçük olup henüz büluğa ermemiş olduklarından dolayı hayız görmemiş olanları ve gerek büluğ yaşının en üst sınırı olan on yedi yaşını geçmiş, binaenaleyh yaş itibariyle büluğa ermiş oldukları halde adet görmeyenleri kapsamaktadır. Bir veya iki kere hayız görüp de sonra görmeyenlerde de sahih olan budur. Çünkü adet düzgün olduğunda muteber olur ki bunun da en azı üçtür. O halde üç defa hayız görüp de sonra sürekli olarak hayızdan kesilmiş olanlara hayız adeti görmemiş denemeyeceğinden “temizlik süresi uzamış” denilir ki böylelerinin iddeti müşkildir.


Dolayısıyla ayette “âdet görmeyenlerin de süreleri böyledir.” ifadesinden makul bir yaşta olduğu halde âdet görmeyenleri anlamak mümkündür Örneğin, bir kadın on beş-on sekiz yaşında olduğu halde âdet görmeyebilir ve buna rağmen evlenmiş olabilir. Ayette böyle bir durumdaki kadının iddet süresine de bir ayarlama getirilmiştir. Bu makul sınırı ise toplumun örf ve adetleri belirler. Eğer İslam belli bir yaş sınırı getirseydi, bu insanlar için bir sıkıntı oluşturabilirdi ve Kur’an’ın evrenselliği kayıtlanmış olurdu.

Ancak Talâk sûresinin 4. âyetini "henüz hayız görmemiş olanlar" olarak tefsir edenler küçüklerin evlendirilebilmesi için bu âyeti delil getirdikleri de bilinmektedir.

Bu husuta Celal Yıldırım  şöyle diyor:

Aslında küçük yaştaki bir kızı evlendirmek doğru değildir. An­cak ona bakacak kimse bulunmaz da ileride bir yuva kurması düşü­nülerek velisi tarafından birine nikâh ettirilirse, ergenlik veya ona yakın bir çağa girmedikçe kocasının cinsel yaklaşmada bulunmama­sı gerekir. Fukahadan bir kısmı ergenlik çağına yakın yaşı dokuz olarak belirlemişlerse de bu kızın gelişmesine, yaşadığı iklime göre değişebilir.

Ergen olsa bile cinsel temasa güç getiremeyecek kadar zayıf ya ­da hasta bulunursa, kocasının yaklaşması doğru olmaz. Fukahadan bir kısmı bu durumda olan kadına yaklaşmak helâl değildir, demiş­lerdir.

Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/471.


Ayrıca bu ayet hakkında diğer bir mesele de Arapça'da "lem = لم" edatı dili ve mişli geçmiş zamanın olumsuzu (cahd-i mutlak), "lemmâ = لما" edatı ise şimdiki bitmiş zamanın olumsuzunu (cahd-i müstağrak) ifade etmek için kullanılıyor olmasıdır. 


Dolayısıyla "henüz" anlamını "lem" değil "lemmâ" edatı verir. "lemmâ = لما"  edatı başına geldiği muzari fiilin zamanını geçmişe, anlamını olumsuza çevirir. Fiilin henüz olmadığı ama olmasının beklendiği anlamını kazandırır. Yani dil kuralları açısından ‘’henüz’’ demeyi gerektiren bir durum olmadığı anlaşılıyor.

El-Merġīnānī (ö.593/1197), kitabı el-Hidāye’nin iddet konusunu ele aldığı bölümünde,

وَالّٰٓئ۪ لَمْ يَحِضْنَۜ

ifadesiyle âdet görme yaşına ulaşmasına rağmen âdet görmeyenlerin iddetinin düzenlendiğini söyler.

Hasılı İslamı eleştirmek bahanesiyle delil getirilen bu ayette çocuk evliliğinden değil boşanmadan bahsedilmekte olup ergenlikten önce evlenen çocukların boşanması hususunda açık bir ifade olmamakla birlikte bazı müfessirler ve fukaha bu ayetten bu manayı çıkarmışlardır. Hakikaten Fıkıh âlimlerinin büyük çoğunluğu, velinin velâyeti altındaki -mümeyyiz olsun olmasın- küçüğü onun yararına olmak şartıyla rızasını almaksızın nikâhlayabileceğini ileri sürmüş, ancak fiilen evlilik hayatı başlatılamayacağından bulûğ çağına ulaşıncaya kadar kendi ailesinin yanında kalacağını belirtmiştir (el-Fetâva’l-Hindiyye, I, 287).

Bahsi geçtiği üzere Abdullah b. Şübrüme, Osman el-Bettî, Ebû Bekir el-Esam gibi bazı ilk dönem fakihleri ise çocukların evliliğin anlam ve mahiyetini bilmedikleri ve evliliğe de hiçbir şekilde ihtiyaçlarının bulunmadığı gerekçesiyle velilerin küçükleri evlendirme yetkilerinin bulunmadığını söylemiştir (Serahsî, IV, 212). Hatta 1917 tarihli Osmanlı Hukūk-ı Âile Kararnâmesi’nin 7. maddesinde bu görüş tercih edilmiştir. 

Ama bu tür eleştiri getirenler bu konuda aksi görüşte olanların da olduğunu ve ayette bu eleştirilen hususta delil teşkil edecek sarih bir ifade olmadığını nedense göz ardı etmektedir.


Ek 1: Hazreti Âişe'nin küçük yaşta evlendiği hakkındaki rivayetle birlikte aynı konuyla ilgili farklı rivâyetler, tarihi olaylar arası mukayese ve çıkarımlar ve tarihi kaynaklardan hareketle Hazreti Âişe'nin evlilik yaşının 8-21 yaş aralığında olduğuna dair tespitler de bulunmaktadır.

Hazreti Aişe'nin Evlilik Yaşı

 

Ek 2: Mıtlak Meselesi ve Evlilik Yaşı

 

 

Yorumlar

En Çok Görüntülenenler