KÂBE, MEKKE'DE Mİ YOKSA PETRA'DA MI?

KÂBE'NİN BAKIMI VE HİCÂBE الحجابة 

PETRA İDDİASINI YALANLIYOR

Bilindiği üzere Gibson, arkeolojik bulgular ile geleneksel İslam tarihçiliği arasında bir çelişki olduğunu  ve Resûlullah'ın  Mekke'de değil Petra'da (bugün Ürdün'de) doğduğuna ve yine asıl Mekke şehrinin ve Kâbe'nin günümüz Arabistan'ında değil Petra'da olduğunu iddia etmiştir. Bu yüzden Kâbe’nin Mekke’de olduğunu gösteren arkeolojik veriler sunmak bu iddiaların geçersiz olduğunu gösterecektir. Bu bağlamda Kabe ve Mekke isimlerinin geçtiği İslami Yazıtlar, hicâbe ve bunu belgeleyen İslami Yazıtlar, Mescid-i Haram’ın tamir ve tadilini belgeleyen bir İslami yazıt ile en son Mekke-i Mükerreme'nin genişletme çalışmaları sırasında ortaya çıkan Resûlullah ile Hazreti Hatice (Radıyallahu Anha) Validemizin kaldıkları evin kalıntılarını göstermeye ve incelemeye çalışacağız.

MEKKE VE KÂBE İSİMLERİNİN GEÇTİĞİ YAZITLAR

İlk paylaşacağımız yazıt, SÜDEYF b. MEYMÛN 

سديف بن ميمون 

Südeyf (b. İsmâîl) b. Mehrân b. Meymûn el-Mekkî (ö. 146/763) tarafından yazılmıştır.


كَأَنِّي لَمْ أَقْطُنْ بِمَكَّةَ سَاعَةً

 وَلَمْ يُلْهِنِي فِيهَا رَبِيبٌ مُنَعَّمُ

Anladığım kadarıyla yazıtın metninin şöyle olduğunu düşünüyorum; 

[Sanki hiç Mekke'de bir saat yaşamadım, Ve sanki onda hoş bir dost beni oyalamadı/eğlendirmedi]


Arap şairlerinden olan Südeyf, Halife olmadan önce Mansûr’la arkadaşlığından söz edildiğine göre 1. (7.) yüzyılın sonu ile 2. yüzyılın başlarında Mekke’de dünyaya gelmiş olmalıdır. Bu sebeple onun Emevîler devrinin son zamanlarında doğduğuna dair bilgiler isabetli görünmemektedir. Südeyf “gece karanlığı” demek olan sedefin küçültme ismi olup siyah renginden dolayı bu isimle anıldığı kaydedilir. Kaynaklarda, kocası Ebû Leheb ailesinden olan Huzâa kabilesine mensup bir kadının âzatlısı (mevlâ) olması sebebiyle Huzâa’nın âzatlısı, Lehebîler’in veya Hâşimoğulları’nın mevlâsı gibi mensubiyetlerle de anılır.

 Yazıtta geçen Mekke kelimesi


 ب

 Harf-i Cerri ile

 بمكة

 şeklindedir.

KÂBE'NİN BAKIMI VE HİCÂBE الحجابة 

 

Kâbe’nin bakımı, kapısının ve anahtarlarının muhafazası görevidir. Hicâbe görevinde bulunanlara 

حاجب

 hâcib veya

 سادن

sâdin denilir; ayrıca bunlar hacebî nisbesiyle de anılmışlardır (Sem‘ânî, II, 277). 

Rivayetlere göre hicâbe görevi Hazreti İsmâil’den bir nesil sonra Cürhümlüler’e, onlardan da Huzâalılar’a geçmiştir ve reisleri Huleyl b. Hubşiyye tarafından yürütülmüştür. Huleyl’in kızı ile evlenen Kusay kayınpederinin ölümünden sonra Mekke’nin hâkimi oldu; dolayısıyla Kâbe’ye ve hacılara hizmet etme görevini de üstlenmiştir. 


Kusayy’ın vasiyetine uygun olarak yerini oğullarından Abdüddâr aldı ve böylece hicâbe de onun soyunun elinde babadan oğula sırasıyla Osman b. Abdüddâr, Abdüluzzâ b. Osman, Ebû Talha (Abdullah) b. Abdüluzzâ, Talha b. Ebû Talha ve Osman b. Talha’ya intikal etmiştir. Bu görev, Mekke’nin fethi sırasında Osman b. Talha’nın uhdesinde bulunmuş ve Kâbe’nin anahtarı da onun annesinde durmuştur. Hicâbenin Abdümenâfoğulları’nda olduğunu ve çekilen kura sonucu Hazreti Resûlullah'ın büyük dedesi Hâşim b. Abdümenâf’a geçtiğini, onun ölümünden sonra soyuna intikal ettiğini, İslâmiyet’in doğuşu sırasında Benî Hâşim’in elinde bulunduğunu iddia edenler varsa da (el-Ḳāmûsü’l-İslâmî, II, 38) bu doğru değildir. Resûl-i Ekrem , Mekke’nin fethedildiği gün tavafın ardından Osman b. Talha’yı çağırmış ve Kâbe’nin kapısını açtırarak Beytullah’ı içerideki resim ve putlardan temizlettikten sonra Bilâl ve Üsâme ile birlikte içeri girip namaz kılmıştır.(Buhârî, “Ṣalât”, 81).

https://twitter.com/reddulevham13/status/1281988603502108676?s=20&t=S5Vvbl96FLDSpgW4JgencQ

Dışarıya çıktıktan sonra Hazreti Abbas ve Hazreti Ali, sikāye ile birlikte hicâbenin de kendilerine verilmesini istemişlerdir. Ancak Resûl-i Ekrem Kâbe’nin anahtarını onlara vermemiş ve Osman b. Talha ile amcasının oğlu Şeybe b. Osman’ı çağırarak, “Gün iyilik ve vefa günüdür. Ey Ebû Talha oğulları! Emaneti kıyamete kadar sizde kalmak üzere alın; hicâbeyi sizden ancak zalimler geri alır” (İbn Sa‘d, II, 137) buyurmuş ve anahtarı ikisine teslim etmiştir. 

Resûl-i Ekrem’in anahtarı verirken elbisesiyle gizlediği ve onlara da bu yönde davranmaları tavsiyesinde bulunduğu belirtilmektedir. Anahtarın Abdüddâroğulları’na, (en-Nisâ 4/58) âyetinin nüzûlünden sonra teslim edildiği de söylenmektedir (Taberî, V, 86-88). Osman b. Talha Mekke’nin fethinden sonra Medine’ye dönmüş ve Resûlullah’ın vefatına kadar orada kalmıştır. Bu zaman zarfında hicâbe görevi Şeybe b. Osman ve oğulları ile kardeşi Vehb b. Osman tarafından yürütülmüş; Osman b. Talha da geri dönünce onlara katılmıştır. Osman b. Talha’nın vefatı üzerine görevi Şeybe b. Osman ve onun ahfadı

 بنو شيبة

(Benî Şeybe) devam ettirmiştir. Hicâbe görevi,Benî Şeybe kabilesine hem devlet adamları hem müslüman halk nazarında büyük itibar kazandırmış ve Benî Şeybe tarih boyunca bu saygın mevkiini korumuştur.

İbn Kuteybe (ö. 276/889), Belâzürî (ö. 279/892-93), İbn Abdülber en-Nemerî (ö. 463/1071), İbnü’l-Esîr (ö. 630/1233), Kalkaşendî (ö. 821/1418) ve Eyüp Sabri Paşa (ö. 1308/1890), kendi zamanlarında hicâbenin Benî Şeybe tarafından yürütüldüğünü kaydetmektedirler; günümüzde de bu görev Şeybe ailesinin elindedir (Muhammed b. el-Alevî el-Abbas, s. 125). 

 قال رسول الله :

 “ألا كل دمٍ أو مالٍ أو مأثرةٍ كانت في الجاهلية، فهي تحت قَدَمَيَّ هاتين إلا سقاية الحاجّ وسدانة الكعبة ؛ فإني قد أمضيتهما لأهلها على ما كانت عليه في الجاهلية

Resûlullah  Mekke’nin fethi sırasında yaptığı bir konuşmada şöyle buyurmuştur: “Dikkat edin! Kâbe’nin hizmeti (sidânetü’l-beyt) ve hacılara su temini (sikāye) dışında geçmişe ait bütün mefâhir iddiası, kan ve mal davaları şu iki ayağımın altındadır” (Müsned, II, 36, 103).

 

İstifade edilen kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/hicabe

 

KÂBE VE HİCÂBE İSMİNİN GEÇTİĞİ YAZITLAR

Meysere b. İbrahim ile Muhammed b. Baziğ (Rahimehümellah) tarafından yazılan iki ayrı yazıtta Kâbe ismi geçmektedir. Muhammed b. Baziğ (Rahimehullah) Halife Mehdî'nin mevlası عمر بن بزيغ

Ömer b. Bazîğ'in kardeşi olması muhtemel olarak görülmektedir.

Mehdî el-Abbâsî’nin hilâfeti sırasında mevcut divanların her biri için bir zimâm divanı olduğu bilinmektedir. 168 (784-85) yılında bütün zimâmları kontrol etmek için merkezî bir divan olan Zimâmü’l-ezimme tesis edildi. Bu kurum divanların hesaplarını kontrol etmekte, işlerini denetlemekte ve bir divanla vezir veya diğer divanlar arasında koordinasyon görevini yerine getirmekteydi. Ömer b. Bazîğ bu divanda görev aldığı dikkate alınarak yazıtın yazıldığı tarih hakkında bir fikir edinilebilir.



 Yazıtın metni şöyle;

محمد بن بزيغ خا

دم الكعبة يشهد ولا

اله الا الله وان

محمد رسول

الله 

"Kâbe'nin hizmetçisi Muhammed b. Baziğ Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun Resulü olduğuna şehadet eder."

Medine-i Münevvere kırsalından ilk kez neşredilen bu  iki İslâmî yazıtta Kabe-i Şerif'in hâdimi Muhammed b. Bazîğ Rahimehullaha ait. 

 

Birbirine mücâvir iki kaya üzerine yazılmış olan iki Yazıt birlikte okunduğunda şöyle diyor:

محمد بن بزيغ

 غلام

 الكعبة

''Muhammed bin Bazîğ (gulâm-ı Kâbe'dir) Kâbe'nin hizmetçisidir.''



Bu Yazıtın metni ise şöyle;

حسبي الله

وكتب ميسرة بن

ابرهيم

خادم الكعبة 

"Allah bana yeter. Kâbe'nin hizmetçisi Meysere b. İbrahim yazmıştır."

Yazıtı yazan Meysere b. İbrahim'in (Rahimehullah) yazı üslubundan anlaşıldığına göre hicrî 2. asır ile 3. asır arasında yazıldığı tahmin ediliyor. Tarihlerin kaynağı

 

 

https://twitter.com/mohammed93athar/status/1093179891254812672?s=20&t=S5Vvbl96FLDSpgW4JgencQ


Şimdi hicâbe görevini deruhte eden yani Kâbe’nin bakımını yapanların yazmış olduğu İslami Yazıtları inceleyerek bu bilgileri tarihi birer vesika niteliğinde olan belgelerle görelim.

Muhtemelen Osman b. Talha’nın oğlu Tâbiîn-i Kirâm'dan Hâcib'u-l Kâbe Talha b. Osman'a Radıyallahu Anh âit erken İslâmi dönem kaya yazıtı.


Yazıtın metni şöyle;

 

 "انا طلحة بن عثمن 

حاجب الكعبة"

"Ben, Talha bin Osman. Ka'be'nin Hâcibi"

https://twitter.com/mufidyuksel/status/1355161757841567749?s=20&t=S5Vvbl96FLDSpgW4JgencQ

Ve Hâcib'u-l Kâbe Mus'ab b. Şeybe'ye (Rahimehullah) âit erken İslâmi dönem kaya yazıtı.

 

Mekke-i Mükerreme'de Arafat civarında bulunan bir İslâmî yazıt.

 Yazıtın metni şöyle; 

 "اللهم إذا جمعت ا 

لأولين و الآخرين لميقا

ت يوم معلوم فاجعل 

مصعب بن شيبة حاجب

الكعبة من ورثة جنة

النعيم يا رب العالمين

رحم الله من قال آمين"

"Ey Allah'ım belli bir günün belirlenen bir vaktinde ilk insanlarla sonrakileri bir araya topladığında Kâbe'nin hâcibi (Kâbe'nin kapı anahtarlarını elinde bulunduran hâdimi, hizmetçisi) Mus'ab b. Şeybe'yi Naîm cennetinin varislerinden eyle. Ey alemlerin rabbi. Kim (bu duaya) amin derse ona merhamet et." 


Yazıtta yapılan dua muhtemelen Şuârâ Suresinin 38. ve 85. ve Vâkıa Suresinin 49 ve 50. Ayetlerinden mülhem olarak yapılmıştır.


Bu İslâmî Yazıtın metni şöyle;

"رحمتـــ الله علا 

صفية بنتـــ شيبة 

بن عثمن و كتب 

ابو عزي "..

 "Allah'ın rahmeti Safiyye bt. Şeybe b.Osman'ın üzerine olsun. Ve bunu Ebû Izzî yazdı."

https://twitter.com/mufidyuksel/status/1459074760000913448?s=20&t=S5Vvbl96FLDSpgW4JgencQ


Bu İslâmî Yazıtın metni ise şöyle;


 "رحمـ ـالله 

محمد بن عبد 

الرحمن بن طلحة 

و كتبــ ابو عزي"

"Allah, Muhammed b. Abdurrahman b. Talha'ya merhametiyle muamele buyursun. Ve bunu Ebû Azzî/Izzî/Uzzî yazdı."

Muhammed b. Abdurrahman (Rahimehullah) bir önceki yazıtta ismi geçen Safiyye bt. Şeybe'nin oğlu veya torunu olmalı. İbn-i Sa'd'ın Tabakât'ında kardeşi Mansûr b. Abdurrahman hakkında bilgi bulunmamaktadır. Ve kardeşinin annesi Safiyye bt. Şeybe olarak ifade edilmiştir. 

Mescid-i Harâm'ın tamir edildiği tarihe dair yine önemli bir İslâmî yazıtta ravi El-Reyân b. Abdullah El-Ezdî tarafından yazılmıştır. İslâmî yazıtların önemlerinden biri de bize hakiki tarihi tekid etmesidir. Yazıtta,Allah'tan başka bir ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şehadet ediyor ve Allah'tan hidayet ve şehadet istiyor.

https://twitter.com/ARCH1993/status/1258894285346390018?s=20&t=S5Vvbl96FLDSpgW4JgencQ

Aslında bu yazıtın önemi son satırlardadır şöyle ki; "Bu kitâbe Mescidi Haramın bina edildiği yılda 78 senesinde yazıldı". Yani bu Emevi Devleti Abdülmelik b. Mervan döneminde (H.26-86) tamamlandığı bilinen inşaat çalışmalarının H.78 senesinde tamamladığını gösterir. 

Bu yüzden bu İslâmî yazıt tarihsel çalışmalarda ve tarihçilerin sözlerinin tahkiki, tasvibi ve tenkitinde önemli bir kaynak sayılabilir.  Ayrıca yazıtta sarih bir şekilde

 

 "المسجد الحرام"

"el-Mescid'u-l Haram" yazılmış.

Tâif'te bulunan bu mühim yazıtın metni şöyle; 

"شهد الريان بن عبد الله  أنه  لا  إله  إلا  الله 

 وشهد أن محمدا  رسول الله

ثمّ هو يكفي من أتى أن يشهد على

 ذلك رحم الله الريان و

غفر له  وأستهديه  إلى صراط الجنة

 وأسأله الشهادة في سبيله آ

مين كتب هذا الكتـ(ـا)ب

عام بني المسجد الحرام

 لسنة ثمان وسبعين"

El-Reyyân b. Abdullah, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun Resulü olduğuna şehadet etti. Sonra o, buna şehadet getirene yeter. Allah, El-Reyyân'a merhamet/rahmet etsin ve onu bağışlasın. O'ndan (Allah'tan) cennetin yoluna hidayet etmesini ve O'ndan, (Allah'ın kendi) yolunda şehit olmayı diliyorum. Amin. Bu yazıyı Mescid-i Harâm'ın bina edildiği 78 yılında yazdı." 


Yazıtı yazan hadis râvisi El-Reyyân b. Abdullah el-Ezdî olabilir.

Muhtemelen aynı kişiye âit el-Hacc'u-ş Şâmî yolunda bulunan ve Necm Suresinden mülhem bir İslâmî yazıt.


Yazıtın metni şöyle;

"آمن الريان بن 

عبدالله 

برب النجم 

إذا هوى"

"El-Reyyân b. Abdullah, battığı zaman yıldızın Rabbine iman etti."

https://twitter.com/AB_M_ALBALAWI/status/1305883456296161281?s=20&t=S5Vvbl96FLDSpgW4JgencQ

Son olarak Mekke-i Mükerreme'nin genişletme çalışmaları sırasında ortaya çıkan Resûlullah ile Hazreti Hatice (Radıyallahu Anha) Validemizin kaldıkları evin kalıntılarına bakalım.

https://twitter.com/aaaalshareef/status/1257206581953015808?s=20&t=S5Vvbl96FLDSpgW4JgencQ

 

 

Ezrakî’ye göre Hazreti Hatice’nin evi Safa ile Merve arasındaki Attarlar Çarşısı civarında, Adiyy b. Hamraü’s-Sakafî’nin evinin arkasında idi. Eve girilince, kapının sol tarafında bir arşın bir karış çapında bir taş vardı. 

Hazreti Hatice bütün çocuklarını bu evde dünyaya getirmiş, kızlarıyla beraber daima bu evde oturmuşlar, kendisi de bu evde vefat etmişti.

Resûlullah  Medine’ye hicret edinceye kadar da buradan ayrılmamıştı.  Medine’ye hicret ettiği zaman bu evi, amcası Ebû Tâlib’in oğlu Akîl zapt etti. Muaviye b. Ebî Süfyan, halifeliği sırasında bu evi ondan satın alıp mescid haline getirmiştir. 

Hasılı, bütün bunlar Kâbe'nin Mekke-i Mükerreme'de olduğunu göstermektedir.



Yorumlar

En Çok Görüntülenenler