HAZRETİ AİŞE VALİDEMİZİN EVLİLİK YAŞI
بسم الله الرحمن الرحيم
Hazreti
Aişe Validemiz'in Evlilik Yaşı
Hazreti Aişe validemizin Resûlullah ﷺ ile evliliği konusu bazı kesimler tarafından sıkça dile getirilen bir konudur. Bu konuda bilhassa İslâm düşmanı olan bazıları özellikle Hazreti Aişe validemizin evlilik yaşı üzerinden Resûlullah'a ﷺ ve O'nun yüce ahlâkına dil uzatıyorlar ve böylece müminlerin (bilhassa Resûlullah'a ﷺ olan) imanlarını sarsmak ya da en azından kalplerinde şüphe uyandırmak istiyorlar.
Öncelikle bilmek gerekir ki; Külli hükümler cüz'î meseleler üzerine bina edilemez ve külli olarak keyfiyeti bilinmeyen bir hususta cüz'î meseleler üzerinden hüküm çıkarılmaz. Resûlullah'ın ﷺ hayatı, şahsiyeti, ahlâkı ve onunla aynı dönemde yaşanan azılı düşmanlarının bu hususlarda O'na bakışları gibi
külli hakikatler göz ardı edilerek bugün beşeriyetin oluşturduğu ahlâkî yapı ve kültürel anlayış gözlüğüyle Resûlullah'ın ﷺ hayatından bazı cüz'î hadiselere bakanlar hem yanılırlar hem de yanıltırlar. Zira İslâm bütün asırlara ve bütün insanlara hitap eden evrensel bir dindir.
Zaten bu gözlükle bakanlar da hakkı bulmaya değil batılı dayatmaya çalışanlardır. Çünkü hakkı arayanlar hakperest olur ve hep kendince yanlış olanları değil doğru bulduğu hususları da görür ve gösterir. Dikkat edilirse bu gibiler Ahzab Süresi 37, 50, 53 gibi ayetleri Nebe Suresi 33. ayeti, Hazreti Aişe Validemizin evlilik yaşı ve bunun gibi konuları dillendirirler ama onu da çarpıtarak yaparlar...
Hâlbuki eğer Hazreti Aişe validemiz Resûlullah ﷺ ile evlendiği için en küçük bir sıkıntıya maruz kalsaydı onca ettiği rivayetleri içinde mutlaka bu yaşadıklarından bahsederdi. Hem de Resûlullah'ın ﷺ azılı düşmanları bunu o kadar serrişte ederdi ki tarih bunu gizleyemezdi.
Hâlbuki durum bilâkis olup Hazreti Aişe validemizin Resûlullah ﷺ ile evliliği O'nun iddia edilenin aksine yüce ahlâkını gösterir zira bizzat Aişe Validemiz O'nun ahlâkı Kur'an'dı diyerek buna şehadet etmiştir.
Dolayısıyla bu konuda bazı sahih hadislerde yer alan bilgilere bu perspektiften bakılmalıdır ancak evlilik yaşı hakkında kaynaklar tarandığında farklı değerlendirmeler de söz konusudur. Bunları dört madde halinde özetleyebiliriz;
Risâletin ilk günlerinde Müslüman olanların isimleri sıralanırken, Hazreti Aişe'nin ablası Esmâ
Vâlidemiz’le birlikte Âişe Vâlidemiz’in adı da zikredilmektedir.
Hatta İmam Nevevi'nin "Tehzibü'l-Esma" adlı eserinde, İbn-u İshak'ın, Hazreti Aişe müslüman olan on sekiz kişiden sonra daha küçükken İslam'ı kabul ettiğini belirttiği ifade edilir.
Bilinen bir gerçek de onun, hicretten 27 yıl önce yani 595 yılında dünyaya gelmiş olduğudur.
Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597; Hakim, Müstedrek 3/635.
Bütün bunlar hesaba katıldığında, risâletin ilk yılı olan 610 tarihini göstermektedir. Çünkü 595'e 15 eklediğimizde 610 olur. Demek ki Hazreti Âişe Vâlidemiz, yaşı küçük olmasına rağmen 610 yılında Müslüman olmuştur. Bunun için müslüman olduğu zaman onun, en azından beş, altı veya yedi yaşlarında olması gerekir ki, on üç yıllık Mekke hayatıyla en az yedi aylık Medine günleri de bu tarihe ilave edildiğinde onun, Resûlullah ﷺ ile evlendiği gün -risâletten beş yıl önce dünyaya gelmiş olma ihtimalini esas alacak olursak- en azından on sekiz yaşında olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Dikkat çekici
olan bu zikrin, Hazreti Osmân, Zübeyr b. Avvâm, Abdurrahmân b. Avf, Sa’d b. Ebî Vakkâs, Talha b. Ubeydullah, Ebû Ubeyde b. Cerrâh ve Erkam b. Ebi’l-Erkam gibi ‘Sâbikûn-u Evvelûn’ tabir edilen en öndekilerin hemen
arkasından; Abdullah b. Mes’ûd, Ca’fer b. Ebî Tâlib, Abdullah b. Cahş, Ebû
Huzeyfe, Suhayb b. Sinân, Ammâr b. Yâsir ve Habbâb b. Erett gibi isimlerden
de önce gerçekleşiyor olmasıdır.
Bkz.: İbn Hişâm, Sîre, 1/271; İbn İshâk, Sîre, Konya, 1981, 124.
Hatta İmam Nevevi'nin "Tehzibü'l-Esma" adlı eserinde, İbn-u İshak'ın, Hazreti Aişe müslüman olan on sekiz kişiden sonra daha küçükken İslam'ı kabul ettiğini belirttiği ifade edilir.
Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/615
Demek ki Hazreti Âişe Vâlidemiz, o gün küçük de olsa ‘irade’ beyanında bulunabilecek bir çağda ve ilk Müslümanlar arasında yer alabilecek bir durumdadır.
Demek ki Hazreti Âişe Vâlidemiz, o gün küçük de olsa ‘irade’ beyanında bulunabilecek bir çağda ve ilk Müslümanlar arasında yer alabilecek bir durumdadır.
وَهِيَ يَوْمئِذٍ صَغِيرَةٌ
‘O gün o küçüktü.’ şeklinde bir
kaydın konulmuş olması, bu manayı ayrıca teyit etmektedir.
Bkz.: İbn Hişâm, Sîre, 1/271; İbn İshâk, Sîre, 124.
Ablası Esmâ Vâlidemiz’in konumuna dikkat edilirse ki; on beş yaşında iken Müslüman olduğu bilinmektedir.
Ablası Esmâ Vâlidemiz’in konumuna dikkat edilirse ki; on beş yaşında iken Müslüman olduğu bilinmektedir.
Bilinen bir gerçek de onun, hicretten 27 yıl önce yani 595 yılında dünyaya gelmiş olduğudur.
Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597; Hakim, Müstedrek 3/635.
Bütün bunlar hesaba katıldığında, risâletin ilk yılı olan 610 tarihini göstermektedir. Çünkü 595'e 15 eklediğimizde 610 olur. Demek ki Hazreti Âişe Vâlidemiz, yaşı küçük olmasına rağmen 610 yılında Müslüman olmuştur. Bunun için müslüman olduğu zaman onun, en azından beş, altı veya yedi yaşlarında olması gerekir ki, on üç yıllık Mekke hayatıyla en az yedi aylık Medine günleri de bu tarihe ilave edildiğinde onun, Resûlullah ﷺ ile evlendiği gün -risâletten beş yıl önce dünyaya gelmiş olma ihtimalini esas alacak olursak- en azından on sekiz yaşında olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
İbnü’l-Mülakkın’ın
ابن الملقّن
(ö. 804/1401)
Ġāyetü’s-sûl fî ḫaṣâʾiṣi’r-Resûl adlı eserinde
Ayrıca bu rivayet dikkate alındığında, Mekke günleriyle ilgili olarak Hazreti Âişe Vâlidemiz, “Ben Mekke’de oyun oynayan bir kız iken Hazreti Muhammed'e ﷺ,
Bir diğer kıyas da ablası Esmâ Validemiz ile yaş farkı üzerine yapılabilir, bahsedildiği üzere Hazreti Ebû Bekir’in ilk kızı olan Esmâ Vâlidemiz, hicretten yirmi yedi yıl önce 595 tarihinde dünyaya gelmiştir.
Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597.
Resûlullah'ın ﷺ hicreti esnasında Zübeyr b. Avvâm ile evli ve o gün altı aylık hamiledir. Bir diğer ifadeyle o gün yirmi yedi yaşındadır.
Âişe Annemiz ile ablası Esmâ Vâlidemiz’in arasındaki yaş farkı ondur.
Beyhakî, Sünen, 6/204; İbn Mende, Ma’rifetü’s-Sahâbe, Köprülü Kütüphanesi, No: 242, Varak: 195 b; İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk, Terâcimü’n-Nisâ, Dımeşk, 1982, s. 9, 10, 28; Mes’ûdî, Mürûcu’z-Zeheb, 2, 39; İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrût, 1968, 8/58.
Buna göre (595+ 10=605) Âişe Vâlidemiz’in doğumunun 605; hicretteki yaşının da (27-10=17) olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Evlilik hicretten yedi ay sonra gerçekleştiğine göre demek ki, bu sıralarda Âişe Vâlidemiz’in yaşı, on yedi’yi
aşmış, on sekiz yaşına yaklaşmış demektir. Bedir’in hemen akabindeki Şevvâl
ayında evlendiği bilgisini esas aldığımızda ise onun, evlendiği gün on sekiz
yaşını aşıp on dokuza adım attığını kabullenmemiz gerekmektedir.
Benî Mustalık Gazvesi dönüşünde, içinde sanılarak hevdecinin deve üzerine yerleştirilmesi ve bu sırada onun hevdeç içinde olup olmadığının bile anlaşılamamış olması gibi hadiseler de bu durumu desteklemektedir.
(Bkz.: Buhârî, Şehâdât 15; Megâzî, 34; Tefsîr, (24) 6; Müslim, Tevbe 56; Tirmizî, Tefsîr, (63) 4; İbn Sa’d, Tabakât, 2/65; İbn Hişâm, Sîre, 3/310.)
Özetle meseleye bu yönlerden bakıldığında Hazreti Âişe Vâlidemiz, 17 veya 18 yaşlarında iken ‘Mü’minlerin Annesi’ hüviyetini kazandığı anlaşılmaktadır. Ancak bu, bir değerlendirme olup diğer ihtimalleri tamamen yok saymak ve reddetmek anlamına gelmez. Dolayısıyla böyle farklı ihtimalleri haiz bir mesele hakkında bugünün ahlak ve kültür anlayışıyla meseleyi çarpıtmak ehl-i cerbezenin işidir. Çünkü ahlak ve kültür hem zamana hem de mekana göre göreceli ve değişkendir.
Âişe Vâlidemiz’in, hicretten yedi ay sonraki Şevvâl değil de Hicretin 2. yılında (624) gerçekleşen Bedir sonrasına denk gelen ikinci yılın Şevvâl ayında evlendiği de ifade edilmektedir. Bu durum da dikkate alınırsa onun evlilik yaşı, bir yaş daha artıyor (yani on dokuz yaşında evlenmiş oluyor) demektir.
2) Kamer Suresi 46. Âyet Hakkında Hazreti Aişe Validemizin Beyânı
(Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân 6, Tefsîru Sûre, (54) 6; Aynî, Bedruddîn Ebû Muhammed Mahmûd ibn Ahmed, Umdetü’l-Kârî Şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, 20/21; Askalânî, Fethu’l-Bârî, 11/291.)
Ayrıca bu rivayet dikkate alındığında, Mekke günleriyle ilgili olarak Hazreti Âişe Vâlidemiz, “Ben Mekke’de oyun oynayan bir kız iken Hazreti Muhammed'e ﷺ,
بَلِ ٱلسَّاعَةُ مَوۡعِدُهُمۡ وَٱلسَّاعَةُ أَدۡهَىٰ وَأَمَرُّ [القمر ٤٦]
‘Doğrusu, onların asıl buluşma zamanları, kıyamet saatidir; Kıyamet saatinin
dehşeti ise, tarif edilemeyecek kadar müthiş ve ne acıdır!’ (Kamer sûresi, 46)
ayeti nâzil oldu.”
bilgisini vermektedir ki bu bilgi, onun yaşıyla ilgili olarak bize farklı kapılar aralamaktadır. Şöyle ki:
bilgisini vermektedir ki bu bilgi, onun yaşıyla ilgili olarak bize farklı kapılar aralamaktadır. Şöyle ki:
Söz konusu ayet, Kamer sûresinin 46. ayetidir ve bütün halinde nâzil olan bu
sûrenin, İbn-u Erkam’ın evinde iken ve bi’setin dördüncü (614), sekizinci (618) veya dokuzuncu (619)
yılında indiğine dair farklı rivayetler vardır.
yılında indiğine dair farklı rivayetler vardır.
(Doğrul, Asr-ı Saadet, 2/148.)
Sekizinci veya dokuzuncu yıl ihtilafı, ay farkından kaynaklanmaktadır. Zira konunun anlatıldığı bazı rivayetlerde sekizinci yılın sekizinci ayı gibi bir ayrıntı dikkat çekmektedir.
et-Taḥrîr ve’t-Tenvîr isimli tefsirde de hicretten 5 sene önce nazil olduğu ifade ediliyor.
Bazı âlimler, söz konusu tarihin 614 olması gerektiği üzerinde durmuşlardır ki bu tarih esas alındığında Hazreti Âişe Vâlidemiz (evlilik yaşı 9 olduğu ve Bi‘setin 4. yılında (614) doğduğu kabul edilirse), ya henüz dünyaya gelmemiş veya yeni doğmuş demektir. 618 veya 619 tarihi esas alındığında da durum pek değişmemektedir. Zira bu durumda o, henüz dört veya beş yaşında demektir ki her iki yaş da, söz konusu hadiseyi kavrayıp yıllar sonra da aktarabilecek bir olgunluğu ifade etmemektedir. Bu durumda ilgili ayetin nüzul tarihi 618 veya 619 ise O, en erken risâletin başladığı günlerde 610 yılında dünyaya gelmiş olduğu söylenebilir.
Burada dikkat çeken başka bir husus da, o günü anlatırken bizzat Âişe Vâlidemiz’in,
Bazı âlimler, söz konusu tarihin 614 olması gerektiği üzerinde durmuşlardır ki bu tarih esas alındığında Hazreti Âişe Vâlidemiz (evlilik yaşı 9 olduğu ve Bi‘setin 4. yılında (614) doğduğu kabul edilirse), ya henüz dünyaya gelmemiş veya yeni doğmuş demektir. 618 veya 619 tarihi esas alındığında da durum pek değişmemektedir. Zira bu durumda o, henüz dört veya beş yaşında demektir ki her iki yaş da, söz konusu hadiseyi kavrayıp yıllar sonra da aktarabilecek bir olgunluğu ifade etmemektedir. Bu durumda ilgili ayetin nüzul tarihi 618 veya 619 ise O, en erken risâletin başladığı günlerde 610 yılında dünyaya gelmiş olduğu söylenebilir.
Burada dikkat çeken başka bir husus da, o günü anlatırken bizzat Âişe Vâlidemiz’in,
وإني لجارية ألعب
“Oyun oynayan bir kız çocuğu idim.” şeklindeki beyanıdır.
Kendisini ifade ederken kullandığı ‘kız çocuğu’ kelimesinin karşılığı olan
لجارية
‘câriye’ lafzı, ergenlik çağına geçişi ifade etmekte ve o dönemler için
kullanılmaktadır.
Kamer sûresinin indiği tarih olarak 614 yılını esas alacak olursak, Âişe
Vâlidemiz’in bu tarihten sekiz yıl önce ve risâletten de en az dört yıl önce doğmuş olduğu ortaya çıkar ki bu
tarih 606 yılına tekabül etmektedir. Bu ise, evlendiği gün onun on yedi yaşında
olduğunu ifade eder. Sûrenin indiği tarih olarak 618 yılını kabul ettiğimizde
ise onun, 610 yılında dünyaya gelmiş olma ihtimalini ortaya koyar ki bir
yönüyle bu, evlendiği gün Âişe Vâlidemiz’in on dört yaşında olduğu sonucunu
doğururken diğer taraftan onun, risâletten dört yıl sonra dünyaya gelmiş
olamayacağını ispat eder.
Nitekim Hindistanlı âlim ve tarihçi Mevlana Şibli (1857-1914), Hazreti Aişe’nin,
لقَدْ نَزَلَ بمَكَّةَ علَى مُحَمَّدٍ صلَّى اللهُ عليه وسلَّم وإنِّي لَجَارِيَةٌ ألْعَبُ: {بَلِ السَّاعَةُ مَوْعِدُهُمْ وَالسَّاعَةُ أَدْهَى وَأَمَرُّ} [القمر: 46]، وما نَزَلَتْ سُورَةُ البَقَرَةِ والنِّسَاءِ إلَّا وأَنَا عِنْدَهُ، قالَ: فأخْرَجَتْ له المُصْحَفَ، فأمْلَتْ عليه آيَ السُّوَرِ
“Ben Mekke’de oynayan bir çocuk iken, “Onların vadeleri, kıyamettir. Kıyamet ne dehşetli, ne acıdır.” ayeti indi. Bakara ve Nisa sureleri, ben Peygamber’in yanında iken nazil oldu.” sözünden yola çıkarak, Kamer Suresi’nin Mekke’de nübüvvetin dördüncü yılında nazil olduğunu ve Hazreti Aişe’nin o dönemin olaylarını tafsilatıyla bildiğine ve kavradığına göre o zamanlarda yaklaşık sekiz-dokuz yaşlarında, Medine’ye hicret esnasında ise 17 yaşında olmasının daha makul olduğunu söyler.
Şibli, II, 148.
Bu bilgilerle birinci maddede ifade edilenleri yan yana getirdiğimizde, Âişe Vâlidemiz’in 606 yılında dünyaya geldiği ve on yedi veya on yedi buçuk yaşında iken de evlendiği sonucuna ulaşmamız mümkün olmaktadır.
Bu bilgilerle birinci maddede ifade edilenleri yan yana getirdiğimizde, Âişe Vâlidemiz’in 606 yılında dünyaya geldiği ve on yedi veya on yedi buçuk yaşında iken de evlendiği sonucuna ulaşmamız mümkün olmaktadır.
3) Hazreti Aişe Validemizin Ablası Hazreti Esmâ Validemiz ile Yaşlarının Kıyâsı
Bir diğer kıyas da ablası Esmâ Validemiz ile yaş farkı üzerine yapılabilir, bahsedildiği üzere Hazreti Ebû Bekir’in ilk kızı olan Esmâ Vâlidemiz, hicretten yirmi yedi yıl önce 595 tarihinde dünyaya gelmiştir.
Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597.
Resûlullah'ın ﷺ hicreti esnasında Zübeyr b. Avvâm ile evli ve o gün altı aylık hamiledir. Bir diğer ifadeyle o gün yirmi yedi yaşındadır.
Nevevî, Tehzîbü’l-Esmâ, 2/597.
بدر الدين العيني
ʿUmdetü’l-ḳārî fî şerḥi Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî adlı eserinde belirttiği üzere ‘Sâbikûn-u Evvelûn’ içinde müslüman olan 17 kişiden sonra 18. sırada müslüman olan Hazreti Esmâ, Hicrî yetmiş üç yılında ve yüz yaşındayken, hatta dişleri bile
dökülmemiş halde vefat etmiştir.
ʿUmdetü’l-ḳārî fî şerḥi Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî 2/93
ʿUmdetü’l-ḳārî fî şerḥi Ṣaḥîḥi’l-Buḫârî 2/93
Âişe Annemiz ile ablası Esmâ Vâlidemiz’in arasındaki yaş farkı ondur.
Beyhakî, Sünen, 6/204; İbn Mende, Ma’rifetü’s-Sahâbe, Köprülü Kütüphanesi, No: 242, Varak: 195 b; İbn Asâkir, Târîhu Dımeşk, Terâcimü’n-Nisâ, Dımeşk, 1982, s. 9, 10, 28; Mes’ûdî, Mürûcu’z-Zeheb, 2, 39; İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrût, 1968, 8/58.
4) Hazreti Aişe Validemizin Fizîki Durumu
Hazreti Aişe Validemizin evlilik yaşı hakkında bu görüşler kabul edildiğinde, nişanlandığında 6 veya 7, evlendiğinde ise 9 yaşlarında olduğu
şeklindeki rivayetleri, ‘O görünümde birisi idim.’ manasına hamledilerek te’lif
edilebilir.
Hatta konuyla ilgili bazıları, “altı veya
yedi yaşlarında idim” ifadesini ravinin bir hatası olarak görüp bu cümlenin,
“risâlet geldiğinde altı veya yedi yaşlarında idim” şeklinde olması gerektiğini
söylemektedirler.
Hazreti Âişe Annemiz’in, fizikî durumu itibariyle zayıf bir bünyeye sahip
olduğu bilgisi de bu yorumu güçlendirmektedir. Zira o, fizikî şartlardan çabuk
etkilenen ve yaşıtlarına göre kendini daha küçük gösteren bir beden taşıyordu;
Medine’ye hicret sırasında hastalanması, annesi tarafından özel ilgi gösterilerek iyileştirilmeye çalışılması,
Benî Mustalık Gazvesi dönüşünde, içinde sanılarak hevdecinin deve üzerine yerleştirilmesi ve bu sırada onun hevdeç içinde olup olmadığının bile anlaşılamamış olması gibi hadiseler de bu durumu desteklemektedir.
(Bkz.: Buhârî, Şehâdât 15; Megâzî, 34; Tefsîr, (24) 6; Müslim, Tevbe 56; Tirmizî, Tefsîr, (63) 4; İbn Sa’d, Tabakât, 2/65; İbn Hişâm, Sîre, 3/310.)
Özetle meseleye bu yönlerden bakıldığında Hazreti Âişe Vâlidemiz, 17 veya 18 yaşlarında iken ‘Mü’minlerin Annesi’ hüviyetini kazandığı anlaşılmaktadır. Ancak bu, bir değerlendirme olup diğer ihtimalleri tamamen yok saymak ve reddetmek anlamına gelmez. Dolayısıyla böyle farklı ihtimalleri haiz bir mesele hakkında bugünün ahlak ve kültür anlayışıyla meseleyi çarpıtmak ehl-i cerbezenin işidir. Çünkü ahlak ve kültür hem zamana hem de mekana göre göreceli ve değişkendir.
Ek açıklama;
Bu konuda bunun gibi sahih hadislerden İslâm Ulemâsı evlilik yaşı hususunda bir kısım hükümler istinbat etmişlerdir. Bu cevaz mahiyetinde olan hükümlere yönelik detaylı malûmat için bu videoya ve eklere de bakılabilir;
سبحانك لا علم لنا إلا ما علمتنا إنك أنت العليم الحكيم
والله اعلم بالصواب
Yorumlar
Yorum Gönder