KUR'AN NASIL DEĞİŞTİ! İSİMLİ VİDEO HAKKINDA

 بسم الله الرحمن الرحيم
KUR'AN NASIL DEĞİŞTİ! İSİMLİ VİDEO HAKKINDA


Tüm açıklamaları Kur'an'ın değiştirildiği iddiasına endekslenmiş olan bu videodaki çarpıtma ve hatalara birkaç misal.

Öncelikle belirtmek gerekir ki videoda iddia edildiği gibi kıraat farklılıkları Kur'an'ın değiştirildiği anlamına gelmez aksine bu "yedi harf" kapsamı kolaylık için tanınan bir ruhsattır. Dolayısıyla farklı kıraat ve lehçeler, Kur'an'ın bir harfinin dahi değiştirilmemiş olması ile bir çelişki oluşturmaz.
Videonun 8. dakikasında İmam Süyûtî gibi bu alanda eser yazan âlimlerin Kur'an'ın değiştirilmediği yönünde bir iddiaları yok denilmiş.
Örnek olarak İmam Süyûti'nin ilgili eserinden birkaç alıntı yapmak gerekirse şu ifadeler konu hakkında dikkate değer;
"MÜTEVATİR, MEŞHUR, ÂHAD, ŞAZ, MEVDÛ VE MUDREC KIRAATLER
Kadı Celâluddin el-Bulkini şöyle der: Kıraat; mütevatir, âhad ve şaz ol­ mak üzere üç kısma ayrılır:
a - Mütevatir kıraatlar: Yedi meşhur kıraattir;
b- Âhad kıraatlar: On kıraati tamamlayan, üç kıraattir. Sahabenin kıraati, bu nevi kıraattandır;
c - Şâz kıraatlar: A’meş, Yahya b. Vesseb, İbnu Cureyc ve diğer zevat gibi, tâbiûn kıraatlarıdır."


"İbnu’l-Cezeri; «Bu konuda kimsenin, İbnu’l-Hacib’i geçtiğini duymadık. Kadı Ebu Bekr ve arkadaşları gibi usul uleması, bütün bunları tevatüren sabit kabul eder. Doğru olan da budur. Çünkü lafız, tevatüren sabit olursa, edası da teva­türen sabit olur. 


Edasız lafız tasavvur etmek mümkün değildir, bunun sıhhati ancak eda ile gerçekleşir, der."

"Kur’an’ı Kerim’in, âyet ve kelimeleri ile mütevatir olduğunda hiçbir şüphe yoktur. Âyetlerin yerleri ve tertibi de Ehl-i Sünnet ulemasına göre tevatürle sa­bittir. Kur’ân-ı Kerim gibi ilahi bir Kitab’ın tafsilinde âdet, kesinlikle tevatürü gerektirir."



"İbnu'l-Cezerî: Hazreti Osman’ın istinsah ettirdiği Mushaflardan birine uygun­ luğundan kastımız, Mushafların bazısında sabit olan kıraattir."

"On imamdan her birinin infirad ettiği kıraat, dinde zaruri ola­ rak bilinen, Resûlullah’a (s.a.v.) nâzil olan kıraattir. Cahilden başka kimse, bu kıraatların herhangi bir yönü hakkında tenkitte bulunamaz."

Videoda 9. dakikadan itibaren Hazreti Osman'ın Mushafının yakıldığı iddia edilmiş hâlbuki bilindiği üzere
Hazreti Osman mushaf birliğini sağlamak amacıyla istinsah faaliyetine karar vermiş, bu maksatla kurduğu heyet, 
Hazreti Ebû Bekir döneminde iki kapak arasına alınan ve o sırada Resûl-i Ekrem’in zevcesi Hazreti Hafsa’da bulunan sahîfeler esas alınarak belli sayıda mushafın yazımını gerçekleştirmiştir. Bu mushaf nüshaları dönemin İslâm merkezlerine gönderilmiş, onlara uymayan özel koleksiyonların imha edilmesi istenmiştir.
Hazreti Osman'dan sonra, Hazreti Ebubekir zamanında Mushaf yazısı, Hazreti Osman zamanına göre az gelişmiş olması yüzünden bu Mushaf, okuma ayrılıklarına neden olabilir gerekçesiyle Medine Valisi Mervan, Hazreti Hafsa (ra)'ya adam göndererek belki de Hazreti Ebû Bekir'den kendisine intikal eden bu nüshayı O’ndan istemiş fakat Hazreti Hafsa (ra) vermemiştir. Hazreti Hafsa (ra) vefat ettikten sonra (h.41) Emevi hükümdarı Mervan b. Hakem, bu ana nüshayı sandıktan aldırtıp bu gerekçeyle tehlikeyi önlemek için o Mushaf’ı da imha etmiştir.

Hazreti Osman'a nisbet edilen Mushaflar hakkında detaylı bilgi için bakılabilir;

Videonun 24. dakikasında "Kırâatte sadece okunuş değil yazılışta farklı olabiliyor ve anlam değişiyor." denilerek Bakara Suresinin 46. Ayeti örnek verilmiş ve böylece aynı anda birkaç hata yapılmış. İlk olarak Bakara Suresinin 46. âyeti ile ilgili verilen örnekte kâri, ilk müslümanlardan olan, Kûfe tefsir ve fıkıh mekteplerinin kurucusu ABDULLAH b. MES‘ÛD
عبد الله بن مسعود
Ebû Abdirrahmân Abdullāh b. Mes‘ûd b. Gāfil b. Habîb el-Hüzelî (ö. 32/652-53) iken ABDURRAHMAN b. MUSA olduğu söylenmiş. Sonrasında ise âyetin meali "ZAN"
"الظن"
kelimesi üzerinde durularak yine yanlış açıklamalarda bulunulmuştur.

Abdullah b. Mes'ud'un (Radıyallahu Anh) topladığı ve adına izâfe edilen bir Mushaf nüshası vardır. Bu nüshanın, Hazreti Ebû Bekir tarafından bir araya getirilip Hazreti Osman tarafından çoğaltılan resmî Mushaf’tan ayrıldığı belli başlı noktalar, sûrelerin tertibi, bazı kelimelerin imlâsı ve yer yer tefsir kabilinden ilâvelerin bulunması gibi hususlardır. 
https://twitter.com/musademei_efkar/status/1393964672315965441?s=19
Ona ait nüshada bulunan açıklama mahiyetindeki ilâveler ve farklı kıraat şekilleri kendisinden sonraki fikir hayatına tesir ettikten başka, Kur’an hükümlerini öğrenme ve bilinmesi güç kelimeleri açıklama yönünden de faydalı olmuştur.
Bakara Suresinin 46. Âyetinde ki gibi aynı anlamda farklı bir kelimenin bulunması gibi farklılıkların, özel mushaf sahiplerinin mushaflarını Resûlullah'ın ﷺ getirdiği "yedi harf" ruhsatına dayalı olarak kendi kıraatlerine uygun şekilde yazmalarından, Fâtiha sûresi gibi her gün namazda tekrarlanan bir metnin yazılmasına gerek görülmemesinden ve kayıt altına alınması gereği duyulan bazı duaların bu özel nüshalara not edilmesinden ve ayrıca sûrelerin tertibiyle ilgili farklı ictihadlardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.


Berlin, Staatsbibliothek: Faksimiledruck des Samarkand-Kodex, Sankt Petersburg 1905. Signatur: gr.2" Zu 5956

Bakara Suresinin 46. Âyetinin farklı kıraatlerde okunuşları şöyledir;





"ZAN" kelimesi için önce müfessir, Arap dil âlimi ve ahlâk felsefecisi olan RÂGIB el-İSFAHÂNÎ'nin
راغب الإصفهاني
Ebü’l-Kāsım Hüseyn b. Muhammed b. el-Mufaddal er-Râgıb el-İsfahânî (ö. V./XI. yüzyılın ilk çeyreği)
Müfredat'ına bakılacak olursa;

 

Görüldüğü üzere kelimenin anlamı Abdullah b. Mes'ud'un okumasıyla aynıdır ki videoya konu olan eserde de buna dikkat çekilmiş YAKÎN anlamında kullanılmadığı ifade edilmiştir.


"YAKÎN"
Şüphesiz, sağlam ve kat'i olarak bilmek anlamına gelmektedir. 


Ayrıca dipnotta 4. Maddede birkaç esere atıf yapılmıştır konuyu uzatmamak için bunlardan sadece Zemahşerî'nin Keşşaf isimli tefsirinden ilgili kısma bakılacak olursa
Zemahşeri bu konuda şöyle demiştir;


"Nitekim “Rableri ile karşılaşacakları kanaatindedirler” buyrulmaktadır ki buradaki zann, onun sevabına nail olmayı, katındaki nimetleri elde etmeyi beklediklerini, bunu umduklarını ifade eder. Nitekim 
يظنون
 ifadesi, İbn Mes‘ûd mushafında 
يعلمون
[bilirler] şeklindedir, yani ceza günü ile mutlaka karşı karşıya geleceklerini bilirler ve buna göre amel ederler. Bu sebeple, َ
يظنون
ifadesi “kesin olarak inanırlar” şeklinde tefsir edilmiştir."
Netice olarak Kur'an'ın değiştirildiği iddiasına yönelik hazırlanmış olan bu video birçok hata ve yanıltıcı çarpıtmalarla dolu olup kayda değer değildir.

Yorumlar

En Çok Görüntülenenler