Nisa Suresi 34. Ayet ve Kadına Şiddet

بسم الله الرحمن الرحيم 
İSLAM'DA KADINA ŞİDDET VAR MIDIR?


İslam karşıtlarının her fırsatta dillerine pelesenk ettikleri bu, Âyet-i Kerîme'de evvelâ nasihat gelmektedir. Eğer nasihatten hiçbir fayda elde edilemezse, o takdirde yatakta onu kendi hâline bırakma safhasına teşebbüs edilir. 
وَاهْجُرُوهُنَّ فِى الْمَضَاجِعِ 
"Vehcürûhünne fi'l-medâci'i" emrinden biz bunu anlıyoruz.

Üçüncüsü: Bazen bütün bu yapılanlar da kâr etmez. Kadın huysuzluğunu sürdürür durur. İşte bu noktada, belli prensipler dahilinde ve bir arızaya meydan vermemek şartıyla hafifçe dövmek üçüncü merhalede kabul edilen bir çaredir ki, 
وَاضْرِبُوهُنَّ
"Vadribûhünne" bunu ifade etmektedir.

İşte, bu üç merhale nazara alınarak meseleye öyle bakmak gerekir; yoksa, ister lehinde, ister aleyhinde gidip hemen dövmeye takılmak dengesizliktir. Çünkü dövme esas değildir

 


خلاصة حكم المحدث : صحيح
(Muhaddisin hükmünün hulâsası: Sahih)
Medine devrinde erkekler, Allah Resûlü'ne ﷺ gelerek kadınların huysuzluğundan şikâyet ederler. O da "Fazla acıtmadan hafifçe okşayın." buyurur. Bir müddet sonra da Hane-i saadetin odaları, kocalarından dayak yiyen şikâyetçi kadınlarla dolar. Ezvâc-ı Tahirât, durumu Resûlullah'a  bildirirler. Bunun üzerine Allah Resûlü , mescide gelerek sahabeyi toplar ve onlara 
ليس أولئك بِخِيَارِكُمْ 
"(Kadınlarını döven) bu kimseler, sizin hayırlınız değildir." der ve meseleyi kesip atar.
[Ebû Dâvûd, nikâh 41, 43; İbn Mâce, nikâh 51; Dârimî, nikâh 34.] 
Önce onlara bir ruhsat vererek, şikâyetin meydana gelmesine imkân hazırlamış ve şikâyet vuku bulunca da 
ولا تجد أولئكم خياركم
"Öyle olanları (hanımlarını dövenleri) iyileriniz olarak görmeyiniz" buyurmuştur. Hayırlı kimselerin haklı oldukları zamanlarda onları hiç dövme­den idare ve terbiye edebilen kimseler olduğunu hatırlatmıştır. 

Nitekim Resûlullah ﷺ başka bir hadisinde şöyle buyurmuştur;
خَيْرُكُمْ خَيْرُكُمْ لِأَهْلِهِ وَأَنَا خَيْرُكُمْ لِأَهْلِي 
Sünen-i İbn-i Mâce, Nikah 50.
خلاصة حكم المحدث : صحيح
(Muhaddisin hükmünün hulâsası: Sahih)
Sizin en hayırlınız ailesine en hayırlı olanınızdır. Ben, ailesine en hayırlı olanınızım.″
Kadını dövmeme hususunda Allah Resûlü'nden ﷺ şerefsüdur olan birçok hadis-i şerif vardır. Âdeta bu hadisler âyette mücmel bırakılan bazı hususları tafsil ve beyan etmiştir. 
Mahir: Dikkat edilirse kadınlar şikayetçi olunca Resûlullah ﷺ muhataplarına bir müslüman’a söylenebilecek en ağır sözleri söyleyip kadın dövmekten men etmiştir.

خلاصة حكم المحدث : إسناده حسن
(Muhaddisin hükmünün hulâsası: İsnâdı Hasen)
"Sizin hayırlılarınız hiçbir zaman (hanımlarını) dövmezler" manâsına gelen hadis-i şerifine dayanarak ule­ma bazı hallerde kadını dövmek mubah olmakla birlikte dövmekten ka­çınmanın daha efdal olduğunda ittifak etmişlerdir.
[Sâbûnî "Revâi'ul-beyân, II, 470.]
 

خلاصة حكم المحدث : صحيح
(Muhaddisin hükmünün hulâsası: Sahih)
Bilhassa, Abdullah b. Zem'a'nın rivayetine göre  gündüz, kadını hayvan döver gibi dövüp, gece de yanına gitmeyi sert bir lisanla kınamıştır.
[Buhârî, tefsir (91) 1; Müslim, cennet 49; Tirmizî, tefsir (31) 1; İbn Mâce, nikâh 51.].

Dövmek en son ve mecburî istikamet neticesi ruhsat verilen bir hareket tarzıdır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi birinci ve ikinci maddelerin fayda vermediği yerde kullanılır. Yani istisnaî bir durumdur. Başka türlü yola gelmeyen ve fıtratı ancak dövmekle yola gelmeye müsait olanlara tatbik edilebilir. Döverken de, canını fazla yakmayacak ve bilhassa yüze vurmaktan da kaçınacaktır. 



Zira Resûlullah ﷺ 
واتقوا الوجه 
"Vetteku'l-veche -Yüzden sakının." buyurur.
[Ebû Dâvud, hudûd 38; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/244, 251, 434.]

Kadını dövme, ıslah için başvurulan en son çaredir ve kat'iyen can yakıcı olmaması gerekir. Burada şu noktaya da dikkat etmek icap ediyor. Islah düşüncesinin dışında ve can acıtıcı şekilde dövmelerde, erkek Allah katında mes'ul olur ve bu şekildeki davranışlar da kat'iyen caiz değildir.

Nasıl ki nasihatle onun düzelmesi düşünülüyor, nasihat ediliyor ve nasihatin bütün yolları kullanılıyor, nasıl ki yatağını terk etmekle ona karşı boykot yapılıyor, fakat gururu, onuru kırılmıyor, o mahcup edilmiyor ve sadece salâhı düşünülüyor, aynen öyle de, şayet, hafif bir dövmekle düzelecekse, o zaman da ruhsata binaen va'zedilen ölçüler dikkate alınarak tatbik edilebilir. Yoksa, bana baş kaldırıyor, serkeşlik yapıyor diye, hayvan döver gibi onu dövmek; maksadı, mânâsı, hedefi olmayan, cahilce ve acemice bir harekettir ki, Allah katında insanı muhakkak mahcup ve mes'ul eder. Bu, bütün terbiye şekilleri için de geçerli bir husustur. Meselâ bir hoca talebesini, tedib ve ıslah gayesinin ötesinde dövemez, aksi hâlde o da mesul olur.

 Bu türlü kademelerle gelinip ulaşılan bir dövmeye hangi akıl ve mantık sahibi itiraz edebilir. Hem belki yüz kadından birinde böyle bir dövme, müspet tesir icra ederek o kadını yola getirecekse, İslâm dini niçin böyle bir çarenin önünü tıkasın? Bu da terbiye usûl ve metodunun bir parçasıdır. Resûlullah ﷺ, "Vurun" derken bu ölçü içinde demiştir, "Vurmayın" diye men ederken de işkence, eza, cefa ve intikam alma hissiyle yapılan dövmelere karşı kadını korumak için demiştir.
Âyet-i Kerîme'nin sonunda ise şöyle nükteli bir ikaz veya ikazlı bir nükte var;

 ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠّٰﻪَ ﻛَﺎﻥَ ﻋَﻠِﻴًّﺎ ﻛَﺒِﻴﺮًا

Yani mutlaka şunu kesinlikle bilmeliyiz ki Allah Teâlâ pek yüksek ve pek büyüktür. Bundan dolayı Allah'tan korkunuz da kadınlara karşı size vermiş olduğu kuvveti kötüye kullanmayınız. Allah'ın size karşı gücü, sizin kadınlara karşı gücünüzden çok fazladır. Ve sizin Allah'a karşı günahlarınız, kadınların size karşı işledikleri suçlarından daha çok ve daha küstahçasına olduğu halde, Allah sizin tevbelerinizi kabul ve günahlarınızı affederken size itaat eden hanımlarınızın meydana gelen kusurlarını nasıl affetmezsiniz ve nasıl olur da onlara saldırmak için bahane arar durursunuz?


خلاصة حكم المحدث : [صحيح]
(Muhaddisin hükmünün hulâsası Sahih)
Hasılı Kur'an'ı bize tebliğ eden Resûlullah ﷺ hiçbir zaman kadın dövmemiştir. Dövme müeyyidesi mecburen kullanıldığı takdirde kadının canını yakmayacak ve vücudunda iz bırakmayacak şekilde uygulanması gerektiğini de ifade buyurmuştur. Şu halde dayağı İslâm getirmemiş, aksine onu hafifleterek ortadan kaldırmaya yönelmiştir. Ayrıca kadına da, kocasından şikâyetçi olması halinde hakem ve hakime başvurma, hakkını arama imkânı vermiştir.

Yorumlar

En Çok Görüntülenenler