SLY ve SLV صلى و صلوة KELİMELERİNİN ARASINDA BİR İLGİ KURULABİLİR Mİ?

بسم الله الرحمن الرحيم
SLY ve SLV 
صلى و صلوة
KELİMELERİNİN ARASINDA BİR İLGİ KURULABİLİR Mİ?

 

صِلِىٌّ  
ve  
صَلْىٌ  
صَلَى اللَّحْمَ:
Hayvan etini pişirdi, kavurdu ya da kızarttı.  
صَلَاهُ النَّارَ اَوْ فِى النَّارِ وَ عَلَى النَّارِ: 
Yanması için o şeyi ateşe attı (aynı zamanda şu şekilde:  
اَصْلَاهُ النَّارَ وَ صَلَاهُ  
اَصْلَاهُ (fiilimsi تَصْلِيَةٌ):
Onun ateşe girmesini ve orada durmasını, kalmasını, yerleşmesini veya oturmasını sağladı; onu ateşe attı.  


سَوْفَ نُصْلِيهِمْ نَارًا: 
Onları yakında ateşe sokacağız ya da ateşe atacağız (4:56)  


Diğer masdar ise

صَلٰوةً  
ve  
صَلَاةً: 
Dua etti, niyaz etti ve duanın belirlenmiş biçimini özellikle icra etti;  
وَ صَلِّ عَلَيْهِمْ:
Ve onlar için dua et (9:103)  
يَا اَيُّهَا الَّذِينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ: 
Ey iman edenler, ona salat edin (onun için dua edin); onun için Allah’tan lütuf ve merhamet dileyin (33:56)



صَلَّى الْمَلَائِكَةُ عَلَى فُلَانٍ:
Melekler, Allah’ın lütfunun böyle birinin üzerine olması için yakardı ya da onun için dua etti ya da af veya bağışlanma diledi.



صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ:
Allah (c.c.) onu kutsasın ya da ona merhamet etsin ve onu yüceltsin ve ona izzetinefis bahşetsin.  


اِنَّ اللّٰهَ وَ مَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِىِّ:
Allah ve melekleri, Peygambere salat ederler (33:56)
Şu sözcük  
صَلَّى  
farklı nesnelere istinaden farklı anlamlara sahiptir. 
Allah’a (c.c.) istinaden kullanıldığında, şu manaya gelmektedir:
O, merhamet etti ya da hamdetti ya da kutsadı; meleklere istinaden kullanıldığında, şu manaya gelmektedir:
insanlar için bağışlanma dilerler; insana istinaden kullanıldığında, şu manaya gelmektedir:
dua etti 

ya da namazı icra etti.



Sorunun tam cevabını ise Ragıp el-İsfehâni müfredatında buluyoruz;
صلى الرجل
Adam bu ibadetle Allah'ın yanan ateşi olan
صلى'yı
kendi nefsinden uzaklaştırdı ve onu giderdi.
Bu yaklaşımı benimseyenler müminleri ateşten koruduğu için namaza bu ismin verildiğini ifade etmişlerdir.
Abdulmelik b. Muhammed es-Seâlibî, el-Eşbâh ve’n-nezâir, tahk.: Muhammed el-Mısri, Alemu’l-Kütüb, Beyrut 1984, s. 187-188; İbnul Cevzî, Müntehab kurretu uyûni’n-nevâzir fi ilmi’lvücûh ve’n-nezâir, tahk.: M. Seyyid Saftavi, Fuad Abdul Munim Ahmet, Münşeatul Mearif, İskenderiye, ts., s.160-161; İbnuş Şecerî, Mâ ittefeka lafzuhu vehtelefe m’anâhu, s. 166; Râğıb elIsfahânî, el-Müfredât, Daru Kahraman, İstanbul 1986, s. 421.

Yorumlar

En Çok Görüntülenenler