İSTİNSAH FAALİYETİNDEN SONRA SAHABELERİN ÖZEL NÜSHALARINDAN İMHA EDİLMEYEN KALMIŞ MIDIR?
بسم الله الرحمن الرحيم
İSTİNSAH FAALİYETİNDEN SONRA SAHABELERİN ÖZEL NÜSHALARINDAN İMHA EDİLMEYEN KALMIŞ MIDIR?
Kur’an metni Resûlullah ﷺ döneminde iki kapak arasına alınmamış olmakla birlikte Abdullah b. Mes‘ûd R.a ve Übey b. Kâ‘b R.a gibi sahâbîler Kur’an’a ilişkin özel koleksiyonlar oluşturmaya başlamışlardı. Hazreti Ali gibi bazı sahâbîlerin de Resûlullah’ın vefatının hemen ardından bu tarz bir koleksiyon meydana getirdiği zikredilmişse de bunun yazılı bir metin oluşturma değil Kur’an’ın tamamının ezberlenmesi çalışması olduğu belirtilmiştir (İbn Ebû Dâvûd, s. 10; Süyûtî, I, 182-183). İstinsah faaliyeti öncesinde bu koleksiyonlardan Hazreti Übey b. Kâ‘b'ın mushafı Şam, Hazreti İbn Mes‘ûd'un mushafı Kûfe, Hazreti Mikdâd b. Esved'in mushafı Dımaşk, Hazreti Ebû Mûsâ el-Eş‘arî'nin mushafı Basra bölgesinde yaygınlık kazanmıştır. Hazreti Ebû Bekir dönemindeki Kur'an'ı cem etme faaliyeti vahiy malzemesini bir araya toplamayı hedeflediği, dolayısıyla müslümanların başvurması için standart bir koleksiyon hazırlama amacı taşımadığından anılan bölgelerde Kur’an öğretimi ve yazımı bu kişisel mushaflar esas alınmak suretiyle sürdürülmüştür.
Ancak bu özel koleksiyonlar arasındaki birtakım farklılıklar, İslâm coğrafyasının değişik bölgelerinde farklı mushafların ve bu mushafları esas alan okuyuşların yaygınlaşması sonucunu doğurmuştur.
Sahâbeden bazılarının uyarısı üzerine durumun müslüman toplumun birliğini bozma noktasına ulaştığını gören Halife Osman mushaf birliğini sağlamak amacıyla istinsah faaliyetine karar vermiştir. Bu maksatla kurduğu heyet, Hazreti Ebû Bekir döneminde iki kapak arasına alınan ve o sırada Resûl-i Ekrem’in ﷺ zevcesi Hazreti Hafsa’da bulunan sahîfeler esas alınarak belli sayıda mushafın yazımını gerçekleştirmiştir.
Bu mushaf nüshaları dönemin İslâm merkezlerine gönderilmiş, onlara uymayan özel koleksiyonların imha edilmesi istenmiştir.
Hazreti Osman, özel nüshaların imhasını başta Hazreti Ali olmak üzere sahâbenin ileri gelenlerinin desteğini alarak gerçekleştirmiş, ancak özel koleksiyonu Kûfe’de kabul görmüş olan Hazreti İbn Mes‘ûd ile Hazreti Ammâr b. Yâsir halifenin bu kararına karşı çıkmıştır. Onların bu tutumu, istinsah faaliyetine değil kişisel mushaflarının imhasına ilişkin de olsa ashabın ileri gelenleri tarafından hoş görülmemiştir (Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm, s. 155). Bununla birlikte özel koleksiyonlardan bazılarının daha sonraki dönemlere intikal ettiği, hatta bir kısmının günümüze kadar geldiği yönünde iddialar vardır. Nitekim özel mushafların imhasından çok sonra Muhammed b. Kâ‘b el-Kurazî içlerinde İbn Mes‘ûd, Übey b. Kâ‘b ve Zeyd b. Sâbit’in kıraatlerinin yer aldığı üç mushaf gördüğünü söylemiştir (Muḳaddimetü Kitâbi’l-Mebânî, s. 47). Ayrıca Hazreti Ali tarafından derlendiği veya yazıldığı belirtilen bir mushafın ileriki dönemlere intikal ettiğine ilişkin bilgiler kaynaklarda yer almaktadır (İbnü’n-Nedîm, s. 139). Hatta zamanımıza ulaşan bazı mushaflar Hazreti Ali’ye nisbet edilmekte (Selâhaddin el-Müneccid, s. 62-63), meselâ İstanbul’da Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde kayıtlı (nr. 458) mushafın son varakında
كتبه علي بن أبي طالب
onu Ali b. Ebû Tâlib’in yazdığına dair bir ibare yer almaktadır.
Ve yine sahabelerin özel nüshalarından olması kuvvetle muhtemel olan San'a El Yazmasının alt metni de bunlara örnek olabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder