RECM ÂYETİ VE KEÇİ MESELESİ
بسم الله الرحمن الرحيم
RECM ÂYETİ VE KEÇİ MESELESİ
Bu rivayete dayanarak, “recim ile on defa emzirme” hükmünün baki, ayetin lafzı ise neshedildiğini söyleyenler olmuştur.
(İbnu’l-Cevzî, Nevasihu’l-Kur’an, Medine, 1404/1984, s.118-119)
Alimlerin bu görüşüne göre bu ayet, okunması nesh edilip hükmü nesh edilmeyen ayetlerdendir. Bu hadiste sözü edilen ayetin yazılı olduğu yaprağın bir koyun veya keçi tarafından yenildiğine dair Aişe (Radiyallahu Anha)’nın sözünden maksat, bu ayetin, okunması gereken Kur’an’dan olduğunu söylemek değildir.
Çünkü böyle bir söz, Kur’an’ı Kerim’de bir değişikliğin bulunmasını gerektirir ki, bu imkansızdır! Ve nassa muhaliftir. Zira Kur’an’ı Kerim her türlü değişiklikten korunmuştur. Çünkü Allah-u Teâlâ Kur’an’ı Kerim’in koruyucusudur.
Allah-u Teâlâ Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz Kur’an’ı biz indirdik ve şüphesiz onun koruyucusu biziz.”
Hicr 9
Aişe (Radiyallahu Anha) bu ayetin okunmasının mensuh olup hükmünün mensuh olmadığını söylemek istemiştir.”
Bilindiği üzere nesh çeşitlerinden birisi de nazmın neshedilip hükmün baki kalmasıdır.
(ez-Zerkeşî, el-Burhân, 37-40; Menâhilu’l-lrfân, 2/110-111; Cerrahoğlu, a.g.e. s. 127.)
Fakat bu konuda ihtilaf vardır. Nazmı neshedildiği halde hükmünün bâki kalabileceğini savunanlar nazmı ayrı, ondan elde edileni ise ayrı bir hüküm telakki etmişlerdir (Gazzâlî, II, 96). Neshin bu türüne “recm âyeti” diye meşhur olan, “Yaşlı (evli) erkek ve kadın zina ettiği zaman onları recmedin ...” anlamındaki rivayet (Buhârî, “Ḥudûd”, 30, 31, “İʿtiṣâm”, 16; Müslim, “Ḥudûd”, 15) başka bir örnek olarak gösterilir. Übey b. Kâ‘b’ın bildirdiğine göre bu âyet lafzı neshedilmeden önce Ahzâb sûresi içerisinde yer almaktaydı (Hâkim, II, 415; IV, 359).
İmam Kurtubi de lafzi neshin oldugunu soylemistir;
"Kimi zaman hüküm nesholunmaksızın tilavet nesholunabilir. Recm âyeti gibi."
(İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 2/265-266.)
Bazı âlimler, hükmün baki kalmasına karşılık, tilâvetin kaldırılmasındaki hikmetin ne olduğu, âyetin hükmüyle amel edip tilâvetinden hasıl olan sevabı birleştirmek gayesi ile, tilâvetin baki kalmasının daha iyi olup olmayacağı konusunda bazı sorular yöneltmişlerdir.
«Fununu'l-Efnan» müellifi İbnu'l-Cevzi, bunu şöyle cevaplandırır. Bundaki hikmet; Müslümanların kendilerine emredilen hususlarda herhangi araştırmaya gitmeksizin, zan yoluyla, hayırlı işlerde ne ölçüde yapışıp itaat edeceklerini ortaya çıkarmaktır, Hazreti İbrahim (aleyhisselâm)ın, vahyin en alt mertebesi olan, uykuda oğlunu kurban ettiğini görmesi üzerine, bunu derhal uygulamaya koyması gibi, Müslümanlar da emredildikleri şeyleri derhal uygularlar. Bu hikmeti gösteren misaller pek çoktur.
Bazı âlimler ise bu tür neshi kabul etmemişler, gerekçe olarak da konuyla ilgili rivayetlerin haber-i vâhid türünde olmasını ve Kur’an’da nesih gibi önemli bir konunun bu yolla sabit olamayacağını öne sürmüşlerdir (Zerkeşî, II, 36).
Bunun gibi rivayetler hakkında Abdurrahman el-Cezerî şöyle demektedir:"Bütün ümmetin ittifakıyla, mutevatir / en sağlam bir yolla bize kadar gelen Kur’an’ın ayetleri, böyle ahad / mutevatir olmayan rivayetlerle ispat edilemez, Kur’an olarak kabul edilemez." (Cezerî, el-Fıkhu ala’l-Mezahibi’l-Arbaa, IV/257)
İbn Hazm gibi bazı alimler ise, bu rivayetin uydurma olduğunu kesin bir dille ifade etmişler. (bk. İbnu’l-Cevzî, a.y; el-İhkam fi ususli’l-Ahkam, 4/453-454)
Hazreti Peygamber (ﷺ')’e inen bütün âyetler vahiy katipleri tarafından yazıyla kaydedildiği gerçeği tartışılmazdır. Buna rağmen, Hazreti Aişe’den başka kimsenin bilmediği bir âyetin varlığından söz edilebilir mi? Oysa Hazreti Aişe Radıyallahu Anha vahiy kâtipleri arasında yer almamıştır.
Hem vahiy kâtipleri hem de hafız olanların içinde bulunduğu Kur’an’ı toplama heyetinde ise hiç kimsenin böyle bir noksanlığı fark etmemesi mümkün değildir.
Netice olarak bunun gibi rivayetlerden yola çıkarak Kur'an'ın değiştirildiğini veya korunmadığını iddiası asılsız ve içi boş bir iddiadır.
Bu konuda daha detaylı bilgiye buradan ulaşılabilir:
لَقَدْ أُنْزِلَتْ آيَةُ الرَّجْمِ ، وَرَضَعَاتُ الْكَبِيرِ عَشْرٌ ، فَكَانَتْ فِي وَرَقَةٍ تَحْتَ سَرِيرٍ فِي بَيْتِي ، فَلَمَّا اشْتَكَى رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ تَشَاغَلْنَا بِأَمْرِهِ ، وَدَخَلَتْ دُوَيْبَةٌ لَنَا فَأَكَلَتْهَا
رواه الإمام أحمد في " المسند " (43/343)، وابن ماجة في " السنن " (رقم/1944)
Yorumlar
Yorum Gönder