MUCİZE VE SIRR-I İMTİHAN


بسم الله الرحمن الرحيم
MUCİZE VE SIRR-I İMTİHAN


Mucize, peygamberlik davasını ispat ve inkârcıları ikna etmek içindir, inanmaya mecbur bırakmak için değil. Öyleyse peygamberlik davasını işitenlere ikna edici bir mucize göstermek lâzımdır. Aynı mucizeyi bütün âleme göstermek veyahut herkesi iman etmeye mecbur bırakır derecede bir açıklıkla ortaya koymak, Hakîm-i Zülcelâl’in hikmetine zıt olduğu gibi, imtihan sırrına da terstir. Çünkü imtihan sırrı, “akla kapı açmayı, iradeyi elden almamayı” gerektiriyor. Eğer Fâtır-ı Hakîm ayı –felsefecilerin heveslerine göre– bütün âleme göstermek için bir iki saat öyle ikiye bölünmüş halde bıraksaydı ve bu hadise bütün tarihlere geçseydi, o vakit başka gökyüzü hadiseleri gibi; ya peygamberlik davasına delil olmazdı ve Resûl-u Ekrem’in ﷺ peygamberliğine ait hususiyeti kalmazdı ya da öyle apaçık bir mucize olurdu ki, aklı kabule mecbur bırakır, iradeyi elden alırdı ve herkes ister istemez Allah Resûlü’nün ﷺ peygamberliğini tasdik ederdi.
Ebû Cehil gibi kömür ruhlularla Hazreti Ebû Bekri-s’Sıddık gibi elmas ruhlu insanlar aynı seviyede kalır, imtihan sırrı kaybolurdu. İşte bu sırdandır ki, o hadise hem aniden hem gece vakti herkes uykudayken gerçekleşti ve ayın doğduğu zamanların farklı olması, sis ve bulut gibi başka mâniler de perde kılınarak bütün âleme gösterilmedi veyahut tarihlere geçirilmedi.

Yorumlar

En Çok Görüntülenenler