CÂRİYE KELİMESİNİN ANLAMI VE RAHMÂN SÛRESİ 24. ÂYETİNDEN LATİF NÜKTELER

بســمـ الله الرحـمن الرحيمـ
CÂRİYE KELİMESİNİN ANLAMI VE RAHMÂN SÛRESİ 24. ÂYETİNDEN LATİF NÜKTELER


Öncelikle delil müddeadan gizli olmamasının lüzumu ile birlikte Kur'an'ın her asrın insanına hitâp edebilecek câmiiyete sahip olması yani zaman ihtiyarladıkça Kur'an'ın gençliğini muhafaza etmesi de dikkate alınmalıdır.


Câriye 
جَارِيَةٌ  
(şu sözcüğün dişi halidir: اَلْجَارِى).  
صَدَقَةٌ جَارِيَةٌ: 
Mütemadi veya baki sadaka;  
جَارِيَةٌ  
aynı zamanda gemi anlamına gelmektedir (çoğul hali جَوَارٍ) su üzerinde seyretmesinden mütevellit;
وَ حَمَلْنَاكُمْ فِى الْجَارِيَةِ:
Sizi gemide biz taşıdık (69:11)  
وَالْجَارِيَاتِ يُسْرًا  
(tekil hali جَارِيَةٌ) : Kolayca akıp gidenlere (51:3)  


وَ لَهُ الْجَوَارِ الْمُنْشَئٰتُ  
tekil hali  
جَارِيَةٌ. 
Akıp giden o görkemli gemiler de O’nundur (55:24)  
جَارِيَةٌ  
Lafzının cemi (çoğul) si جَارِيَات-جَوَارٍ dir.  
الْجَارِيَاتُ  
ve  
الْجَوَارِي  
lafızlarıyla bazen yıldızlar, bulutlar veya rüzgarlar tavsif edilebilir.  
الجَوَارِ

el-Meydanî’den şu nakledilmiştir:
الْجَارِيَةُ
“el-câriyetu, hareket eden gemi, anlamındadır. Çünkü gemi, hareket etmek için yapılmıştır. Memlûke olan dişiye, kadına da, “el-câriyetu” denilmiştir. Zira, hür kadın, oturmak ve evlilik için; memlûke (cariye) ise, hizmet etmesi, onun için hareket etmesi amacıyla edinilir. Ne var ki bu kelime, tağlibten dolayı sefine (gemi) manasında kullanılmıştır. Çünkü, sefine, genelde hep hareket halindedir.

Aklımız da, bu bahsettiğimiz geminin hep hareket halinde olduğuna delâlet etmektedir. Ne var ki, bu kelime daha çok iştikak sebebiyle, “hareket eden gemi” manasında kullanılmıştır. Ama, daha sonralarıysa, hareket etmese dahi, yine gemi manasında kullanılır olmuştur. Öyle ki, hareketsiz olan gemiye veya, sahilin durgun sularında demir atmış gemiye de, hareket edeceğinden dolayı, “el-câriyetu = hareket eden, akıp -giden” denilmiştir. Aynen bunun gibi, oturup duran memlûkeye de, tağlîb yoluyla, yine “câriye” denir olmuş, böylece de, mevsûf getirilmeyerek, sıfatı onun yerine ikâme edilmiştir. O halde Cenâb-ı Hakk’ın
وَلَهُ الْجَوَارِ
ifâdesi, “Hareket eden gemiler, O’nundur” manasındadır.
Münşeat
الْمُنْشَاٰتُ
ne demektir?
Bu kelime, “yükseltilmiş...” anlamında olup, bulut yükseldiğinde ya Arapların,
نَشَأَتِ السًَحَابَةُ
deyimlerindendir, yahut da, “Allah yükseltti” anlamında deyimindendir. Bu durumda gemi ya, kendi kendine denizde yükselmiş demektir, yahutta, o geminin yelkenleri yükseltilmiştir.
فِى الْبَحْرِ كَالْاَعْلَامِ
Cümlesinde geçen
اَلْعَلَامُ
”el-a’lâmu” kelimesi ise, “dağ” anlamına gelen el-’alemu
اَلْعَلَمُ
kelimesinin çoğuludur. Alemler gibi, yani dağlar gibi burada alem, dağ manasına olmakla beraber, bayrak ve alamet manasına da gelebilir. Evet, inşa edilip de denizde akıp giden, o inci ve mercan gibi nice faydalı şeyleri taşıyan o dağlar gibi gemiler de Allah’ın nimetlerindendir. Bununla birlikte soruda ifade edildiği gibi
الْجَوَارِ الْمُنْشَئٰتُ
“cevari’l- münşeat” vasfı, gök deryasında yüzüp duran bütün gök cisimlerinin Allah Teala’nın kudret delillerinden olarak denizde yüzüp giden gemiler gibi akıp gittiklerini de ifade etmeye müsaittir. 
Nitekim 
جَارِيَةٌ  
Lafzının cemi (çoğul) si جَارِيَات-جَوَارٍ dir.  
الْجَارِيَاتُ  
ve  
الْجَوَارِي  
lafızlarıyla bazen yıldızlar, bulutlar veya rüzgarlar şeklinde tavsif edilebilir.  
Bu durumda gelecek ayete de bir girizgah olmuş olur. Yani 
كُلُّ مَنْ عَلَيْهَا فَانٍۚ
"Yer üzerinde bulunan herşey fanîdir." Buradaki zamiri, 
الْجَوَارِ
"cevâri" dolayısıyla yahut doğrudan doğruya yukarıdaki (10. âyete) arza râcidir. Yani o arz üzerinde bulunan her kim olursa olsun hepsi yok olucudur. Gerek o gemilerdekiler, gerek diğerleri hepsi de su üzerindeki o yüzen gemiler gibi akıp akıp yokluğa gidecekler ve öleceklerdir. 

Yorumlar

En Çok Görüntülenenler