EBÛ MİHNEF'İN HAZRETİ MUÂVİYE HAKKINDAKİ RİVAYETİ VE İSLÂM TARİHİ
بسم الله الرحمن الرحيم
EBÛ MİHNEF'İN HAZRETİ MUÂVİYE HAKKINDAKİ RİVAYETİ VE İSLÂM TARİHİ
İslâm tarihçilerinden bir kısmı, dindarlık ve Allah'a yakınlaşmanın, ancak Sahabe ve Selefi küçümseyen hadisleri uydurmakla ve onlara bol miktarda olumsuz söz ve davranışlar atfetmekle gerçekleşeceğine inanmış olan, Ebû Mihnef ve el-Kelbî gibi tarihçilerdir.
Mürûcu'z-Zeheb adlı tarih kitabının sahibi Mes'ûdî de bunlardandır.
EBÛ MİHNEF
أبو مخنف
Ebû Mihnef Lût b. Yahyâ b. Saîd b. Mihnef el-Ezdî el-Gāmidî (ö. 157/773-74)
Emevî devri tarihçisidir.
Bazı tarihçiler ise; insaflı ve güvenilir olup ilim sahibi ve dinine bağlı kimselerdir. Buna örnek olarak tefsircilerin ve tarihçilerin piri olarak bilinen ve aynı zamanda müçtehid ve mezhep imamı olan İbn Cerir et-Taberî'yi veya ve meşhur hadis hâfızı İbn Asâkir'i ya da İbn Kesîr gibi tarihçileri zikredebiliriz. Bunlar her mezhep ve meşrepten tarihçilerin rivâyetlerini derleyip aktarmayı insaf ve emanetin gereği saymışlardır. Örneğin, bunların bazıları koyu bir şiî olan Lût b. Yahyâ ve mutedil bir şiî olan Seyf b. Ömer el-Irâkî gibi kimselerden de nakiller yapmışlardır.
Bu gruptaki tarihçiler, rivayetlerin senet açısından araştırılabilmesi ve eleştirilecek noktaların el altında bulunabilmesi için rivayetlerin pek çoğunda ravilerin isimlerini zikretmişlerdir. Böylece sorumluluktan kurtulduklarını ve "mesuliyet rivâyet edene aittir"
العهدة على الراوي
veya "hadisi senediyle zikreden kimse sorumluluğu sana devretmiştir"
من أسند لك فقد حملك
prensiplerinde belirtildiği üzere sorumluluğu râvilere yüklediklerini düşünmüşlerdir. Nitekim ilk dönem hadis hâfızları senedi zikretmenin rivâyetin sıhhat bakımından durumunu anlatmanın yerini tuttuğuna ve ayrıca rivayetlerin sıhhat derecesini zikretmeye ihtiyaç kalmadığına inanırlardı. Zira o dönemlerde senet ilmi en kâmil manada revaçta olup biliniyodu. Mezkûr tarihçilerin bizzat kendileri de aktardıkları her bilginin sahih olmadığını açık bir dille ifade etmişlerdir. Mesela İbn Kesîr, Ebu Mihnef'ten birçok rivâyeti aktarmasına rağmen onun hakkında daha önce zikrettiğimiz sözleri sarf eder.
Keza Taberî, Tarîhu'l-Umem isimli eserinin giriş kısmında, aynı minvalde şunları kaydeder: "Bu kitabımızda okuyan ve duyanın -sıhhatli bir yönünü veya gerçek manasını bilmediğinden dolayı- karşı çıkıp çirkin göreceği rivâyetler olabilir. Ancak bilinmeli ki bunlar bizim tarafımızdan ortaya atılmış rivâyetler olmayıp, bizden önceki bazı nakilcilerden bize ulaşmıştır. Biz de bunları olduğu gibi naklettik."
(Taberî, Tarîh, I/5.)
Taberî, ibaresinin devamında takındığı esnek tavrı şöyle gerekçelendirir:
إذ لم نقصد بكتابنا هذا قصد الاحتجاج
"Zira biz bu kitabımızdaki rivayetleri delil olarak telakki edip bunlarla ihticâcta bulunmayı kastetmedik."(Taberî, Târîh, I/4)
İşte bu nedenledir mezkûr tarih kitaplarında Ebû Mihnef ve Kelbî gibi mutemed olmayan ravilerin isimlerini de görmekteyiz. Bununla beraber ikinci grup tarihçiler, yer yer aktardıkları haberlerin sahih, zayıf ve uydurma olup olmadığı hususuna açıkça dikkat çekmişlerdir. Bu konuda en fazla katkıda bulunan ve emek sarfeden tarihçi, meşhur hadis hafızı İbn Kesîr'dir.
İşte soruya konu olan Hazreti Muâviye'nin hakkında Hasan-ı Basrî'ye isnad edilen rivayetler Emevî devri tarihçisi Ebû Mihnef yoluyla gelmiştir.
Lût b. Yahyâ (Ebu Mihnef): Taberi’nin de önemli kaynaklarından biri olup ilgili rivayet İbn-i Kesir, İbn'ül-Esîr ve Taberi'den de nakledilmiştir.
Hatta İmam Taberi, Et-Târih’inde ismi Lût b. Yahyâ, künyesi Ebu Mihnef olan bu zattan çokça (587 adet) rivayette bulunmuştur. Bu rivayetler Resûlullah'ın ﷺ vefatından başlayıp Yezid’in hilafetine kadar varmaktadır. Mesela Sâideoğulları Çardağı, Şûra Kıssası, asilerin Hazreti Osman’a (ra) karşı ayaklanmalarına ve sonra da şehit edilmesine neden olan hususlar, Hazreti Ali’nin (ra) hilafeti, Cemel Vakası, Sıffin Muharebesi, Tahkim Olayı, Nehravan Savaşı, Hazreti Muaviye’nin hilafeti, Hazreti Hüseyin’in (ra) şehit edilmesi gibi olaylar hakkında Ebu Mihnef’ten gelen bir rivayet mutlaka bulunmaktadır. Bahsedildiği gibi sadece Ebu Mihnef değil, o en meşhurlarıdır. Ondan başka raviler de bulunmaktadır.
Tekrar soruya dönmek gerekirse, ilgili rivayet hakkında bir kanaate sahip olmak için cerh ve ta‘dîl âlimlerinin Ebu Mihnef hakkında ne dediklerini bilmek gerekir.
İbni Maîn,
ليس بثقة
‘sika değil’; Ebu Hâtim, ‘metruku’l hadis’ değerlendirmesinde bulunmuştur. Bir defasında bu ravi hakkında kendisine soru sorulduğunda elini silkelemiş ve, ‘Onun hakkında soru soran birisi ha!’ demiştir. Dârekutni aynı ravi hakkında ‘Zayıf’; Zehebi, ‘Kıssacı, mahvolmuş güvenilmez
«أخباري تالف لا يوثق به»
(ehbârî tâlif, lâ yûsaku bih)’ değerlendirmesinde bulunmaktadır.
“Mîzânu’l-I’tidal” 3/419; el-Cerh ve’t-Ta’dil. 7/182; Lisânu’l Mîzân, 4/492
Görüldüğü üzere cerh ve ta‘dîl âlimleri onun hakkında
ليس بمأمون
“leyse bi-me’mûn” (güvenilir değil),
متروك الحديث
“metrûkü’l-hadîs” (hadisi kabul edilmez) gibi hükümler vererek rivayet ettiği hadisleri kesinlikle reddederler. İbn Adî, Ebû Mihnef’in aşırı bir Şiî olduğunu söyler ve rivayetlerinin hiçbir senede dayanmadığını belirtir. Zehebî kendisinden “Râfizî” diye söz ederek onu Seyf b. Ömer, Abdullah b. Ayyâş ve Avâne b. Hakem ile aynı seviyede kabul eder.
Yorumlar
Yorum Gönder