ALLAH'IN ZAMANDAN VE MEKANDAN MÜNEZZEH OLMASINA İŞARET EDEN AYETLER

 بســمـ الله الرحـمن الرحيمـ 
ALLAH'IN ZAMANDAN VE MEKANDAN MÜNEZZEH OLMASINA İŞARET EDEN AYETLER
İnancımıza göre Allah zamandan ve mekandan münezzehtir. Zira zamanı da mekânı da var eden O’dur. Yani zaman da mekân da tıpkı bizler gibi birer “yaratılmış”tır; dolayısıyla onlar da diğer mahlukat gibi O’nun hükmünden ve emrinden bağımsız değildir.


قُلْ لِمَنْ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ قُلْ لِلّٰهِۜ
“De ki: Göklerde ve yerde olanlar kimindir? De ki: Allah’ındır” (En’am, 6/12) ayeti, bütün mekânların ve o mekânlarda bulunanların;



وَلَهُ مَا سَكَنَ فِى الَّيْلِ وَالنَّهَارِۜ
“Gecede ve gündüzde barınan ne varsa O’nundur” (En’am, 6/13) ayeti de zamanın ve zaman tarafından kuşatılan bütün varlıkların Allah Tealâ’nın mülkü ve mahluku olduğunu ifade etmektedir. Dolayısıyla bu iki ayetle zaman ve zamanlı olaylar gösterilerek ve Allah Teala’nın hem mekan ve mekanlılara, hem de zaman ve zamanlılara sahip ve malik olduğu beyan edilerek
Allah Tealâ mekândan olduğu gibi, zamandan da münezzeh olduğuna işaret edilmiştir. Ayrıca


بَدٖيعُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ
O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır.
(En’âm, 6/101). Ayette geçen

"بديع"
Bedî‘ kelimesi Allah’ın ismi olarak kullanıldığında “Bir şeyi herhangi bir alete, temel maddeye, daha önce var olan örneğe, zaman ve mekâna ihtiyaç duymadan, yoktan ve eşsiz bir mükemmellikte yaratan” anlamına gelir ve bu anlamda sadece Allah için kullanılır.


خالق كل شيء
Allah her şeyi var eden, yaratandır (En’âm, 6/102). 
Bunu tekrar sanmamalıdır. Zira 101. ayette
خلق كل شيء
 “her şeyin yaratılması”, geçmişe ait, bu ise geleceğe bakmaktadır. Yani bundan önce her şeyi yaratmış olan O olduğu gibi, bundan böyle gelecekte de herşeyin yaratıcısı O’dur.


فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ
“O gökleri ve yeri yaratandır…” (Fâtır, 35/1) 
Göklerin ve yerin yaratıcısı, yani bütün alemi yokken yaratan, fıtratını ilk başta yoktan var eden yahut yaran, yoktan varlığa çıkaran ve yine yaratacak olandır.
Gökler ve yer (bü­tün alem) mümkündür ve her mümkünde esasen yoktur/ademdir. Nite­kim Cenab-ı Hak



كُلُّ شَىْءٍ هَالِكٌ اِلاَّ وَجْهَهُ
"Her şey helak olacaktır, ancak Allah müs­tesna." (Kasas 28/88) buyurmuştur. 
Alemde helak olacak şeylerin var­lıkları, kendi zatlarının gereği değildir. Bilakis onların varlıkları, vacib-ül vücud (varlığı, kendi zatının gereği olan) Allah'ın varlığına bağlıdır. Şu halde Al­lah'tan başka herşey bil kuvve veya bilfiil yok demektir. Çünkü bu şeylerin varlıkları başka bir şeye bağlı ve dayalıdır. Bunlar dünyadaki varlıklarını bel­li bir süre için koruyabilirler. Bu süre uzun da olsa yine eninde sonunda yok olacaklardır. Şanı yüce olan Allah'ın zatından başka herşey yok olacaktır. O'nun varlığı kendi zatının gereğidir. Onun evveli yoktur. Nihayeti de yok­tur. Yok olması, fâni olması hiçbir durumda söz konusu değildir.
Resûlullah'da ﷺ "Allah'ın dilediği olur, Al­lah'ın dilemediği bir şey olmaz". buyurmuştur. Mümkün haddi zatında yoktur ve onu varedecek illet de bahis konusu değildir. Sanki göklerde ve yerde adem (yokluk) gizli idi. Onları varetmek suretiyle yarıldı­lar ve adem (yok) olmaktan çıktılar.
O hâlde bu vasıflara sahip olan Allah, her çeşit zaman ve mekân kayıtlarından uzaktır yani hususî tabiriyle zamandan ve mekandan münezzehtir.

Hikem-i Ataiyye şerhinden:


والله اعلم بالصواب
 سبحانك لا علم لنا الا ما علمتنا إنك أنت العليم الحكيم

Yorumlar

En Çok Görüntülenenler